2 Kasım 2013 Cumartesi

YÜREK SESİMİZDEN HAYALLERE ( 3/3-GERÇEK YAŞAM öyküleri )

Bu son bölümde sizlerle aynı kitaptan birkaç çarpıcı yaşam örneğini paylaşmak istedim. Her bir öykü bizlere bu konunun ne denli önemli olduğunu destekleyecek nitelikte, inanın bana.

Tüm örneklerde doktorlar hastalarına öncelikle gevşemelerini; ardından bağışıklık hücrelerini güçlü; hastalıklı hücrelerini ise zayıf olarak imgelenmelerini öneriyor. Bu sırada serbestler. Yani zihinlerinde nasıl bir imgeleme yapacakları konusu hastanın kendi elinde. Bu teknikle tıp açısından iyileşmez kabul edilen pek çok hasta sağlığına kavuşuyor. Hastalığı gerileyenlerin ve hatta tamamen kurtulanların sayısı arttıkça, doktorlar araştırmalarına daha büyük bir azimle devam ediyor.

İsterseniz ilk örneğe geçelim. 30 yaşındaki hastamız, yaşam kalitesini olumsuz anlamda etkileyen ülser sorunuyla mücadele halinde. Yıllardır süre gelen acılarından, gevşeme ve imgeleme yoluyla kurtuluyor. Bunu yaparken midesindeki ağrıyı bir yangına benzetiyor. Ve hayalinde dağlardan gelen buz gibi soğuk suyla bu yangını söndürdüğünü imgeliyor. Önceleri ağrı durulur gibi oluyor ama tamamen geçmiyor. Gerçek nedenlerini bulmak adına doktoruyla beraber seanslara devam ediyor. Sonunda midesindeki sıkılı yumruğun ve ağrının; babası nedeniyle geçirdiği acı dolu çocukluk anılarından kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Bilinçaltında onu rahatsız eden tüm duygularını ve babasını affeden, kalbindeki kilitleri tek tek açan hastamız;  ağrılarından tamamen kurtuluyor.

Bir başka örnek 40 yaşındaki bir kadına ait. Hastalığından kurtulmak amacıyla yapılan ameliyat sonrası tedavilerde bolca imgeleme tekniğini kullanan zeki bir kadın karşımızdaki. Ancak hastalığının seyri normale dönerken, tam kürek kemiklerinin ortasında bir başka ağrı ile tanışıyor. Yapılan tetkiklerde hiçbir fiziksel neden bulunamıyor.  Ağrının şiddetlenerek devam etmesi üzerine, yine imgelemeye baş vuruyor. Ancak bu sefer içsel bir rehberden de yardım istiyor. Onu da yine imgeleme yoluyla zihninde kendisi yaratıyor. Sonunda ağrının sebebi açığa çıkıyor. Ailesini sevgiyle korumak adına hastalığıyla yalnız mücadele etmek istemesi, içindeki korku ve endişeleri farkında olmadan baskı altında tutması. Kendine sakladığı duygularıyla düşünceleri arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırıp, ailesinden destek istediğinde ise hem ağrılarından hem de ölümcül hastalığından da tamamen kurtuluyor.

Her iki çarpıcı örnek de bize imgelemenin gücünü gösteriyor. Ama ondan da önemlisi kökendeki sebepleri, bilinçaltına attığımız  sorunlarla cesurca yüzleşmenin, affedip bağışlayıcı olmanın önemini de gözler önüne seriyor. Öyle değil mi?

Uzmanlar iyileşmenin, şifaya kavuşmanın pek çok yolu olduğunu; bunları aldığımız ilaç ve doktor desteklerinin yanına eklediğimizde muhteşem sonuçlar alabileceğimizi belirtiyorlar. Her yeni güne ‘şükürler olsun sağlıklıyım’ diyerek uyanmanın keyfi ve zenginliği hiçbir şeyle ölçülemez bana göre. O halde tüm bu yazılanlardan kendimize minicik de olsa notlar çıkarırsak; hayatın zorluklarını daha kolay karşılayabiliriz diye düşünüyorum. Sizce haksız mıyım?

O halde gelin tüm satırlarımızı kısaca özetleyelim. Her şeyi bilen ve Evrenin Ruhundan gelen yürek sesimizi hayallerimize taşıyoruz. İçimizdeki kıpır kıpır enerjinin çıkmasına izin veriyoruz. Bu arada imgeleme yapmaya çalışıyoruz. Çünkü bu yolla bedenimizi daha kolay kontrol edebiliyoruz. Bir anlamda içimizde var olan o gücü kullanıyoruz. Sahip olduğumuz değerlerin farkına varıyoruz. Kendimizi daha rahat, daha özgür, daha mutlu hissediyoruz. Bu da bizlere ruh ve beden sağlığı olarak geri dönüyor. Elbette gevşemeyi es geçmeden. Çünkü etkili bir imgeleme çalışmasından önce yapılması bizi sonuca daha kolay taşıyor.

Sonra da o pencereden kendi iç sesimizi dinliyoruz. Kendimizi keşfetmemizin, derinlerdeki irili ufaklı duygularla, kırgınlıklarla yüzleşmenin, gözyaşlarıyla onları affetmenin yolu önümüzde işte. Bence hepimiz kendimize ayıracağımız bu özel zaman dilimini fazlasıyla hak ediyoruz. Öyle değil mi?

Etrafımıza yaydığımız enerjimizin yenilenmesini, hatta katlanarak artmasını; her yeni güne daha kocaman tebessümlerle başlayıp kucaklaşmayı istemeyen var mı? O halde önce kendimizin, hislerimizin, duygularımızın, düşüncelerimizin önemli olduğunu fark etmemiz gerekiyor. İçimizdeki çocuk hala yaramazlık yapmak için fırsatlar kolluyor mu, yoksa çoktan bize küsüp kendi kabuğuna mı saklandı? Unutmayalım ki bu devasa evrende hepimiz birer noktayız. Beraberce, sevgiyle bir arada olmak adına; kalbimize, hayallerimize güvenmemiz ve akışta suyun ritmini bozmadan yol almamız gerekli. 

Sevginin gücü, hayallerimizin en ulaşılmaz anlarını bile önümüze getirecek kadar kuvvetli. Yeter ki farkında olup kendimizi, hayatımızı, hayallerimizi ve içinde var olduğumuz evreni hafife almayalım.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.10.2013

NOT: Yararlandığım kaynaklar; İmgelemenin İyileştirici Gücü-Martin L. Rossman; http://www.ruhsalsifa.org 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...