Tüm örneklerde doktorlar
hastalarına öncelikle gevşemelerini; ardından bağışıklık hücrelerini güçlü; hastalıklı
hücrelerini ise zayıf olarak imgelenmelerini öneriyor. Bu sırada serbestler.
Yani zihinlerinde nasıl bir imgeleme yapacakları konusu hastanın kendi elinde.
Bu teknikle tıp açısından iyileşmez kabul edilen pek çok hasta sağlığına
kavuşuyor. Hastalığı gerileyenlerin ve hatta tamamen kurtulanların sayısı
arttıkça, doktorlar araştırmalarına daha büyük bir azimle devam ediyor.
İsterseniz ilk örneğe
geçelim. 30 yaşındaki hastamız, yaşam kalitesini olumsuz anlamda etkileyen
ülser sorunuyla mücadele halinde. Yıllardır süre gelen acılarından, gevşeme ve imgeleme yoluyla kurtuluyor. Bunu yaparken
midesindeki ağrıyı bir yangına benzetiyor. Ve hayalinde dağlardan gelen buz
gibi soğuk suyla bu yangını söndürdüğünü imgeliyor. Önceleri ağrı durulur gibi
oluyor ama tamamen geçmiyor. Gerçek nedenlerini bulmak adına doktoruyla beraber
seanslara devam ediyor. Sonunda midesindeki sıkılı yumruğun ve ağrının; babası
nedeniyle geçirdiği acı dolu çocukluk anılarından kaynaklandığı ortaya çıkıyor.
Bilinçaltında onu rahatsız eden tüm duygularını ve babasını affeden, kalbindeki
kilitleri tek tek açan hastamız; ağrılarından
tamamen kurtuluyor.
Bir başka örnek 40
yaşındaki bir kadına ait. Hastalığından kurtulmak amacıyla yapılan ameliyat
sonrası tedavilerde bolca imgeleme tekniğini kullanan zeki bir kadın
karşımızdaki. Ancak hastalığının seyri normale dönerken, tam kürek kemiklerinin
ortasında bir başka ağrı ile tanışıyor. Yapılan tetkiklerde hiçbir fiziksel
neden bulunamıyor. Ağrının şiddetlenerek
devam etmesi üzerine, yine imgelemeye baş vuruyor. Ancak bu sefer içsel bir
rehberden de yardım istiyor. Onu da yine imgeleme yoluyla zihninde kendisi
yaratıyor. Sonunda ağrının sebebi açığa çıkıyor. Ailesini sevgiyle korumak
adına hastalığıyla yalnız mücadele etmek istemesi, içindeki korku ve endişeleri
farkında olmadan baskı altında tutması. Kendine sakladığı duygularıyla
düşünceleri arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırıp, ailesinden destek
istediğinde ise hem ağrılarından hem de ölümcül hastalığından da tamamen
kurtuluyor.
Her iki çarpıcı örnek de
bize imgelemenin gücünü gösteriyor. Ama ondan da önemlisi kökendeki sebepleri,
bilinçaltına attığımız sorunlarla
cesurca yüzleşmenin, affedip bağışlayıcı olmanın önemini de gözler önüne seriyor.
Öyle değil mi?
Uzmanlar iyileşmenin,
şifaya kavuşmanın pek çok yolu olduğunu; bunları aldığımız ilaç ve doktor
desteklerinin yanına eklediğimizde muhteşem sonuçlar alabileceğimizi
belirtiyorlar. Her yeni güne ‘şükürler olsun sağlıklıyım’ diyerek uyanmanın
keyfi ve zenginliği hiçbir şeyle ölçülemez bana göre. O halde tüm bu
yazılanlardan kendimize minicik de olsa notlar çıkarırsak; hayatın zorluklarını
daha kolay karşılayabiliriz diye düşünüyorum. Sizce haksız mıyım?
O halde gelin tüm satırlarımızı
kısaca özetleyelim. Her şeyi bilen ve Evrenin Ruhundan gelen yürek sesimizi
hayallerimize taşıyoruz. İçimizdeki kıpır kıpır enerjinin çıkmasına izin
veriyoruz. Bu arada imgeleme yapmaya çalışıyoruz. Çünkü bu yolla bedenimizi
daha kolay kontrol edebiliyoruz. Bir anlamda içimizde var olan o gücü
kullanıyoruz. Sahip olduğumuz değerlerin farkına varıyoruz. Kendimizi daha
rahat, daha özgür, daha mutlu hissediyoruz. Bu da bizlere ruh ve beden sağlığı
olarak geri dönüyor. Elbette gevşemeyi es geçmeden. Çünkü etkili bir imgeleme
çalışmasından önce yapılması bizi sonuca daha kolay taşıyor.
Sonra da o pencereden kendi
iç sesimizi dinliyoruz. Kendimizi keşfetmemizin, derinlerdeki irili ufaklı
duygularla, kırgınlıklarla yüzleşmenin, gözyaşlarıyla onları affetmenin yolu
önümüzde işte. Bence hepimiz kendimize ayıracağımız bu özel zaman dilimini
fazlasıyla hak ediyoruz. Öyle değil mi?
Etrafımıza yaydığımız
enerjimizin yenilenmesini, hatta katlanarak artmasını; her yeni güne daha
kocaman tebessümlerle başlayıp kucaklaşmayı istemeyen var mı? O halde önce kendimizin,
hislerimizin, duygularımızın, düşüncelerimizin önemli olduğunu fark etmemiz
gerekiyor. İçimizdeki çocuk hala yaramazlık yapmak için fırsatlar kolluyor mu,
yoksa çoktan bize küsüp kendi kabuğuna mı saklandı? Unutmayalım ki bu devasa
evrende hepimiz birer noktayız. Beraberce, sevgiyle bir arada olmak adına;
kalbimize, hayallerimize güvenmemiz ve akışta suyun ritmini bozmadan yol
almamız gerekli.
Sevginin gücü, hayallerimizin en ulaşılmaz anlarını bile
önümüze getirecek kadar kuvvetli. Yeter ki farkında olup kendimizi, hayatımızı,
hayallerimizi ve içinde var olduğumuz evreni hafife almayalım.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
01.10.2013
NOT: Yararlandığım
kaynaklar; İmgelemenin İyileştirici Gücü-Martin
L. Rossman; http://www.ruhsalsifa.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder