Hayallerimize dört elle
sarıldık. Yüreğimizden olacağını hissettik ve beynimize doğru mesajlar verdik.
Bütünün içinde akışa uyduk. Ama bitmedi. Şimdi imgeleme yoluyla neler
yapabiliriz, kendimizi nasıl daha iyi hissederiz bunu aralayalım beraberce.
Baştan söyleyeyim, okuduklarınıza, yaşamsal örneklere inanamayacaksınız. Ve
içinizden ‘’onlar yapabilmişse ben neden yapmayayım?’’ diyeceksiniz. Ben buna
eminim.
Üstelik Amerikan
Kızılderilileri, Hint düşünürleri ve geleneksel Çin tıbbına yıllarını verenler
başta olmak üzere; geniş bir kesimin zihin ve beden tedavisinin ana unsuru olarak
kabul ettiği imgeleme; yıllar öncesine dayanan bir teknik.
Biliyoruz ki bedenimiz
ve zihnimiz iletişim halinde. Ve zihnimizdeki düşünceler hızla akmakta. İşte bu
akışa, daha doğrusu benliğimizin diline imgeleme diyoruz. Ve zihnimizdeki
bilgileri imgeleme yoluyla ifade ediyoruz. Hepsi gördüğümüz rüyaların,
kurduğumuz pembe hayallerin, sımsıkı sarıldığımız anıların, yaptığımız hayat
planının birer yansıması. Yani iç dünyamıza imgeleme yoluyla kocaman bir
pencere açıyoruz. Ne hissettiğimizi,
neler düşündüğümüzü bu pencereden görüyoruz. Farkındalığımızı artırıyor,
negatif düşüncelerin bilinçaltımızı esir almasına mani oluyoruz.
Ama imgeleme yoluyla
daha başka şeyler de yapabiliriz. Uzmanlar isteğe bağlı olmayan
davranışlarımızı da bu yolla etkileyebileceğimizi belirtiyor. Üstelik bu durum
bedenimizin farkındalığı adına son derece önemli. Çünkü imgeleme yaptığımızda,
otonom sinir sistemimizin tepki veriyor olması; sağlık anlamında kocaman
adımlar atmamızı sağlayabiliyor.
Peki otonom sinir
sistemimizi etkilemek, ona söz geçirmek kolay mı? Evet kolay. En basit örnekle,
yeşil bir can eriği yediğimizi ya da bir limonu sıktığımızı düşünmemiz bile elimizde
olmadan ağzımızı sulandırmaz mı? İşte bunun gibi. İmgeleme yaptığımızda,
beynimiz bunu gerçek gibi kabul ediyor ve bedenimize sinyal yolluyor. Özellikle
gevşemiş, rahatlamış bir ruh ve bedenle yapılan imgeleme beden sağlığımız
üzerinde büyük faydalar sağlıyor. Tüm organlarımız birbiriyle daha bir uyum içinde,
daha sağlıkla çalışıyor. Nefes alışımızdan kan akışına kadar her şey mükemmel
bir düzeye ulaşıyor. Kısacası imgeleme bedenimizin temel kontrol sistemini
olumlu anlamda etkiliyor. Bu harika değil mi sizce de?
Konunun uzmanları
imgeleme konusunda hala bilinmeyenler olduğunu belirtirken; beynimizle ilişkisi
konusunda büyük adımlar atıldığında hemfikirler. Daha önce beyinle ilgili
yazımda da belirtmiştim. Beynimizin sol yanı mantıksal, sağ yanı hisler
temelinde düşünüyor. Sol yanımız parçalara ayırıp analiz ediyor. Sağ yarımız
bir araya getiriyor. Yani sol beynimiz bilgileri sırayla, sağ beynimiz ise
hepsini aynı anda değerlendiriyor.
Dolayısıyla imgelemede bize yardımcı olan
kısım sağ beynimiz. Bütünü gördüğü için hissettiğimiz duygulara yepyeni bir
bakış açısı getiriyor. Duygularımızla ilişki içinde olduğu için hastalıklara
karşı daha dirençli olmamıza ön ayak oluyor. Yeni çözümler üretiyor. Gizli
kalmış noktaları ışığa kavuşturuyor. Tüm bunları yaparken biz de kendimizi eskisinden
çok daha iyi hissediyoruz. Bedenimizde yaşadığımız rahatsızlıkların çoğunlukla olumsuz
duygu ve düşüncelerimizden kaynaklandığını düşünecek olursak; bu durum bir hayli
kıymetli bizler için.
Çünkü içimizde bitmek
bilmeyen bir çatışma yaşadığımızda; bunun
bedelini maalesef bedenimiz çekiyor. Ya bir yerlerimiz ağrıyor ya da
acıyor. Aslında farkında olmadan hastalıklara davetiye çıkarıyoruz. Ve bazen
bedellerini travmatik bir biçimde ödüyoruz.
İşte bu nedenle sağ beynimizin sesini
dinlemek, nelere ihtiyacı olduğunu bilmek çok önemli. Sağ beynimize danışmak ve
onunla işbirliği yapmak da. Hasta olmadan bunu yapabilirsek çok şanslıyız
elbette. Ama hastalıklar sırasında da imgeleme yoluyla şifamızı artırmamız
mümkün. Böyle söylüyor yıllarca bu konu da uzmanlaşmış doktorlar ve
araştırmacılar. Üstelik tıp dünyasından verdikleri örnekler oldukça manidar.
19. yüzyılda yaşamış Alman
pataloji bilgini Rudolph Virchow “çoğu hastalık fizyolojik bir zayıflıkla
birleşen mutsuzluktan ibarettir.” diyor. Haklı değil mi sizce de?
Gerçekten de bastırılmış
duygular, bilinçaltına süpürülen olumsuzluklar yok sayıldığında; ‘ben buradayım,
beni yok sayamazsın’ dercesine ağrı ya da hastalık olarak kendini göstermeye
başlıyor. İşte ilk adım bunları bulup açığa çıkarmak ve derininde bizi neden
etkilediğini bulmak. Hepsi için de FARKINDALIK ve kendi içimize açtığımız
pencere KİLİT rol oynuyor.
Uzmanlar en basitinden
en karmaşasına kadar her türlü hastalığın tedavisinde imgelemenin etkili
olabileceğini söylüyor. Bu konuda çalışmalarını yoğunlaştıran pek çok bilim
adamı var. Bunlardan bir tanesi Dr. Martin Rossman. Çalışmalarını ve
araştırmalarını örneklerle beraber “İmgelemenin İyileştirici Gücü” adlı
eserinde toplamış. Kendisine örnek olarak aldığı kişi ise Dr. Irving Oyle. Şifayı
zihinde canlandırmanın iyileşmedeki ilk adım olduğunu savunan güçlü bir doktor.
Beraberce pek çok çarpıcı örneğe tanıklık etmişler. Bu arada eşiyle özellikle
kanserli hastalar üzerinde imgelemeyi kullanan Dr. Carl Simonton ile tanışmış. Tanık
oldukları ve izledikleri örnekler; imgelemenin basit bir hastalıktan, ölümcül
bir hastalığa kadar her kategoride etkili olduğunu açıkça gözler önüne sermiş.
Bunun için olumsuz duygu ve düşüncelerden kurtulup, sağlıklı imgelerle adım
atmanın ne kadar önemli olduğunu kitabındaki her bir satırda dile getirmiş. (devamı
gerçek yaşam öykülerinden bir tutamla 3/3’de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
01.10.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder