İşte yazımın çıkış
noktası güzel satırları; yazarın kaleminden;
‘’Dünyanın ruhu
insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzusuyla,
kıskançlıklarıyla... Kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirmek insanların
biricik gerçek yükümlülüğüdür. Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin
zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar. Kim olursan ol,
ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman Evrenin
Ruhu’nda bu istek oluşur. Kendi yüreğini dinle. Yüreğin her şeyi bilir, çünkü
Evrenin Ruhu’ndan gelmektedir ve bir gün oraya geri dönecektir.’’
O kadar önemli ki bu
satırlar. İşte buradan hareketle dünyada istediğimiz her şeyi başarabiliriz
hepimiz. İmkansız gibi görünenleri bile. Öyle değil mi? Bunun için hayal
gücümüze ve sevgi dolu yüreğimize güvenmemiz yeterli. Ama hayal gücümüz bazen
tam istediğimiz gibi çalışmayabiliyor. Kendimden biliyorum, çünkü mantığım her
zaman bir adım önde gidiyor. Ama olsun yine de araştırmalar ışığında denemeler
yaparsak başarmamamız için bir neden yok diye düşünüyorum.
Önce gelin holograma, holografik
evrene ve beyin gücümüze biraz daha yakından bakalım.
Hologram Yunanca bir
kelime. Yazılı tam görüntü, üç boyutlu kayıt anlamına geliyor. Lazer ışın
dalgalarının pozitif karışımı ile oluşuyor. Dalga sınırının yeniden yapılanması
şeklinde de açıklıyor teknik uzmanlar. Yani herhangi bir objenin üç boyutlu
gerçek kaydı, lazer fotoğrafı demek. Önce üç boyutlu görsel bilgi lazer
teknolojisi ile kaydediliyor ve depolanıyor.
Ardından hareket efekti kazandırılarak çok boyutlu ortama aktarılıyor. Tüm
yapılan bu aslında. Kabul ediyorum belki biraz karmaşık geliyor ilk okuyuşta,
ama değil inanın. Bir örnekle daha açıklayıcı olmasına yardım edebiliriz. Üzerinde
gül görüntüsü olan bir hologram var diyelim elimizde. Biz bunu iki parçaya kesip,
lazerle aydınlatırsak; her bir yarının gülün bütün görüntüsünü içerdiğini görüyoruz.
Üstelik bu yarıları yeniden böldüğümüzde yine gülün tam görüntüsüyle
karşılaşıyoruz. Yani, hologramın her bir parçası, bütüne uygulanan bilginin
tamamını içeriyor. Ne kadar bölünürse bölünsün.
Burası çok önemli; çünkü
HER PARÇADAKİ BÜTÜNLÜK evren karşısındaki duruşumuzda bizim çıkış noktamız,. Aslında
evreni bir hayal olarak algılıyoruz ve gördüğümüz her şey sadece bir hayal
ürünü. Elimizde tuttuğumuz kalemden okuduğumuz kitaba kadar her şey. Gözümüzün
birer yanılsaması. Hepsi de dünyayı bir ışık demeti olarak algılamamızdan oluşuyor.
Bilim adamlarının açıklamaları bu yönde. Hal böyle olunca bizlerin hayal
kurması daha da kolaylaşıyor. Öyle değil mi?
Bakın ünlü İngiliz şair,
ressam ve aynı zamanda yaratıcı hayal gücüyle insanları derinden etkileyen
William Blake ne der? ‘’Bir kum tanesinde tüm evreni bulursunuz’’.
Birden BÜTÜNE. Buradan
hareketle çalışmaları ile pek çok bilim adamına ışık tutan ve ‘Holografik Evren’
kitabının yazarı Michael Talbot ise ‘’evren de bir
hologramdır’’ der. Çünkü evrenin her bir parçası tüm evrenden örneklere sahip
ve holografik olarak birbirine bağlı. Buna biz de dahiliz. Siz, biz, onlar, hepimiz.
İşte beynimiz de bu
şekilde çalışıyor. Düşüncelerimiz, evrenden isteklerimiz ve hayallerimiz bir
enerji dalgasıyla devasa evrene karışıyor. Bütün dalgalar aynı bilgiyi temsil
ettiği için; yani bütünün bir parçası olduğu için de beynimize gelen dalgaların
(gerçek mi hayal mi olduğuna bakmaksızın) hepsini gerçek olarak kabul edip
uyguluyor. Bu nedenle hep düşüncelerimize dikkat edelim, ANları
farkındalığımızla yakalayalım diyoruz. Olumsuz düşüncelerin, negatif
enerjilerin dönüp dolaşıp yeniden bizi bulmaması için.
Uzmanların teknik
tabirleri ile holografik bir evrende yaşıyor ve holografik beynimizin sonsuz
titreşim mesajlarıyla yaşamı algılamaya çalışıyoruz. Bizler fark etmesek de
onlar muhteşem bir uyum içindeler. Sonuçta beynimiz bir şeyin ne olduğuna karar
veriyor ve inanıyor. O halde bize düşen, yürek sesimizi hayallere taşımak. Mavi
pembe hayallerimize dört elle sarılmak.
Bir anlamda ünlü Fransız
yazar Jean Jacques Rousseau’nun sözlerine kulak vermek. Şöyle der yazar; ‘’Gerçek
dünyanın sınırları vardır. Hayal dünyası ise sınırsızdır.’’
İsteklerimizin imkansızlığını
hiç düşünmeden; ‘olabilir mi acaba?’ diye düşünmeden tüm kalbimizle inanmak
kaldı geriye, o kadar. Evrenin ruhundan kucağımıza dökülen rengarenk ışıltıları
bekleme zamanıdır artık. (devamı imgeleme yoluyla iyileşme gücü 2/3’ de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
01.10.2013
çok güzel bir yazı serisi, yüreğin dert görmesin...
YanıtlaSil