Denedik ve işte aşırı
tüm duygular, korku, endişe, kaos, kızgınlık, hatta kin ve nefret akıp gitti
bile. Eğer imkanımız varsa bir ağaca sarılarak, deniz ya da göl kıyısına
giderek ve hatta banyo yaparken üzerimizden akan suyla beraber tüm negatif
enerjilerin akıp gittiğini düşünelim. Öyle hayal edelim. Kalben arzumuz da bu
yönde olsun. Bize zararı var mı? Yok. Tam tersine inanırsak eğer, bence
faydalarını göreceğiz. Sonuçta daha temiz ve dingin bir zihinle, daha sakin
sağlıklı bir beden. Kim istemez ki?
Böylesi dingin bir ruh
haliyle, karşılaşılan her türlü zor olayı daha kolay atlatmaz mı insan? Daha
yapıcı olmaz mı; kırıcı olmak yerine. Şimdi içimizdeki huzura sımsıkı sarılma ve
karşımızdakine bulaşan pozitif enerjilerin keyfini çıkarma zamanı.
Her şey bu kadar kolay
işte. Kilit nokta geçirgen olmayı başarmada saklı. Bu durum daha önceki
yazılarımda değindiğim teflon tava gibi olma haline benziyor az çok. Hepsinde tek
bir amaç var. O da negatif, kötü düşünce ve olaylardan kendimizi olabildiğince
korumak.
Bunun için izin vermek
gerektiğini söylüyor Jayanti. Denge de kalabilmenin önemine parmak basıyor.
Egodan uzak, daha yapıcı bir kimlikle elimizdekilere şükrettiğimiz ölçüde
zenginliğimiz artacak zaten.
Hem DENGE hem de ŞÜKÜR.
Huzur yolumuzun en görkemli basamak taşları.
Korkmadan sağlamca basıp
geçebilmek gerek. Koşulsuz sevmeyi yeni yeni öğreniyor olsak da ne gam?
Kendimize duyduğumuz güven her koşul ve şart altında adımlarımızı güçlü kılacak.
O zaman mutlu olmamız için başkalarına ve illaki çok uygun şartlara ihtiyacımız
olmadığını anlayacağız.
Gerçekten çok önemli bu
farkındalık bu; kendimizle alakalı olarak.
Kendi iç sesimizi
dinlemek. Gerektiği noktalarda acılarla yüzleşmek. Umutla yarınlarımızı inşa
etmeye çabalamak. Huzur yolundaki belki de en çetrefilli bölümler kabul
ediyorum. Ama olsun. Hepimizin inişleri çıkışları olacak hayat yokuşunda.
Önemli olan kendimize olan sevgiyi, saygıyı ve öz güveni yitirmeden ruhumuzun
sakinliğini koruyabilmekte. Yeri gelip kendimizi çok zorlamadan akışa
bırakarak, yeri gelip kendimize ve yaşadıklarımıza dışardan bakarak hangi
noktalarda tıkandığımızı bulabiliriz diye düşünüyorum. Ama bunun için kendimize
zaman ayırmamız şart. Unutmayalım ki hep yarına ertelemekle yapamayız bunu. Özetle;
Affetmek.
Sırtımızdaki yükleri
biriktirmeden hafiflemek.
Zorlandığımız noktalarda
akışa teslim olmak.
Bu arada bazı şeylerin
geçip gitmesine izin vermek.
Duygu ve
düşüncelerimizin farkında olmak.
Tüm bunlar huzur
yelkeninde özgürce yol almamızı sağlayacak. Dünü dünde bırakıp şimdiyi yaşarken;
ANLARIN o büyülü ve rengarenk dünyası bize kapılarını ardına kadar açmış
olacak.
Bakın yeni dönemin
ruhani öğretmen ve yazarlardan Alman asıllı Eckhart Tolle ne der?
‘’Şu anda içinde
bulunduğunuzdan başka bir halde huzuru aramayın. Aksi takdirde, içsel çatışma
ve bilinçsiz direnç yaratırsınız. Kendinizi huzur içinde olmadığınız için
bağışlayın. Siz huzursuzluğunuzu tamamen kabullendiğiniz ANda, huzursuzluğunuz
huzura dönüşür. İşte bu teslimiyet mucizesidir.’’
Bunu yapabilen ve
huzurunu hiç kaçırmayan insanlar var hayatımda. Onlara her defasında gıpta ile
bakıyorum. Onlar gibi olmanın yollarını, tabiri yerindeyse tırnaklarımla kazıyarak
bulmaya çalışıyorum. Ve biliyorum ki gün gelecek bunu tamamen başaracağım.
Yazımın en başında Brahma
Kumaris Jayanti ve Gandi’den iki anlamlı cümleyle huzura giriş yapmıştım. Eckhart
Tolle’un kabullenişi çok güzel ifade eden
cümleleriyle de noktalamak istedim.
Huzur hep var. Bize
öylesine yakın hem de. Çünkü içimizde. Ve ne olursa olsun onun kaçmasına izin
vermemek yine bizim kendi elimizde.
Huzurun katre katre
yayıldığı, sevgiyle beraber paylaşıldıkça çoğaldığı MUHTEŞEM bir dünyaya o
kadar da uzak değiliz. Ha gayret…
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
16.02.2014
*Not:Yazımı güzelleştiren harika resmi için Sn. Cüneyt Çetiner'e sonsuz teşekkürler.
*Kaynaklar: http://www.thegabrielmessages.com;
Shanta Gabriel’den alıntılardan; Brahma Kumaris Jayanti ‘den alıntılar; www.meditasyonyapalim.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder