25 Mart 2014 Salı

BU FREKANSLAR BİZE ÖZEL (1/3)

İnsanın içindeki öğrenme merakı yeri geliyor onu engin bir bilgi denizine bırakıveriyor. Sağınız, solunuz bilmediğiniz, öğrenmek istediğiniz yeniliklerle dopdolu. Heyecanla kucaklayasınız geliyor her yeni bilgiyi. Öğrenmek için araştırdıkça aslında ne kadar az şey bildiğinizi anlasanız da; her yeni bilgi bizlere hayat ışıltısı sunan eşsiz armağanlar diye düşünüyorum ben.

Tüm bunların tek bir sorumlusu var. O da beynimiz.

Tek kelimeyle muhteşem bir makine.

Yumuşacık dokusunun içinde olanları çözmeye çalışmak bile yıllarını almadı mı insanoğlunun? Hepsi merakımızdan. Bilgi dağarcığımıza yeni bilgiler ekleme telaşımızdan elbette. Zaman zaman beynimizle ilgili yazılarım oldu. Şimdi onlar kadar keyifli bir bölümde sıra. Frekanslardan yani denge noktası etrafındaki salınımlardan söz edeceğiz. Beynimizdeki o titreşimlerin asıl sahiplerinden.

Neden mi?

Çünkü her frekans boyutunun duygularımızla yakın alakası var. Eğer hangi frekans boyutunun kendimizi çok daha iyi hissettirdiğini bilirsek; hayat karşısındaki duruşumuz o denli kolaylaşacak diye düşünüyorum ben.

Hepimiz başımızın üstünde taşıdığımız bu eşsiz makineyi en verimli şekliyle kullanmak istemiyor muyuz? Bakın detaylarda ne güzellikler saklı?

Ama önce bilim adamlarına saygıyla… Beynimiz belirli bir ritimde çalışıyor. Bu sırada 1 mili volt ( yani milyonda bir volt kadar) elektrik akımı yayıyor. İşte bu akımı keşfeden kişi İngiliz fizikçi Richard Caton. Böylelikle dalgalara (frekanslara) ilk adım atılmış.

Beynimizin bir radyo gibi elektrik dalgalarını alıp yaydığını ve daha da ötesi değiştirebildiğini bulan kişide sıra. Alman psikiyatrı bilgini Hans Berger. Bugün kullanılan EEG (ElecetroEnsofaloGrafi) yönteminin temelini atan Berger; bu sayede içinde bulunduğumuz bilinç durumuna göre farklı frekanslar salgılandığını bulmuş.

Düşünsenize sürekli hareket halindeyiz. Uyku haricinde otururken bile bir şeyler yapıyoruz. Dolayısıyla 6.8-9.5 Hz aralığında titreşen bedenimiz, bu frekansları dalga dalga etrafa yayıyor. Ama bunu hafife almamak gerek. Çünkü, enerjimiz bizden çıktıktan sonra, dünyamızın çevresini saran uzunluğa yetecek kadar güçlü. Ve bu yayma süresi o denli kısa ki. Sadece saniyenin yetmiş de biri  kadar bir zamanda titreşimler en ücra noktaya ulaşmış oluyor.

Bu kısacık ön bilgilere beynimizin frekans aralığını ekleme zamanı şimdi. Delta, Teta, Alfa, Beta ve Gama. Bu frekanslar bize özel. İsimlerini Yunan alfabesinden almışlar.

1-Hücrelerimizin yenilendiği, güzelliğimizin ve canlılığımızın tamamlandığı frekans boyutuyla başlamak istedim. DELTA. Beynimizin en yavaş çalıştığı anlar. Aralığı ancak 0 - 4 Hz kadar (yani saniyede sadece 4 kez dalgalanıyor). Uykumuzun en derin anlarındayız.

2-Stresimizin hiç olmadığı frekanstayız şimdi. TETA (Theta). Her şey muhteşem görünüyor, çünkü sezgilerimiz, kendi iç sesimiz devrede. Yaratıcılığımız mükemmel çalışıyor. İlham perilerimiz yanımızda. Uykudan henüz uyandığımız ya da uykuya yeni daldığımız, dua ettiğimiz, içimize döndüğümüz  o kısacık ama muhteşem anlar bunlar. Boyutu 4-8 Hz kadar. Öğrenmeye öylesine açık ki algılarımız; ne tekrar edersek unutmuyoruz. Gerçeği gördüğümüz, altıncı his olarak da bilinen durum. Bunun keyfini kaçırmamak gerek bence.

3-Artık aklımız devrede. Ama hala sakiniz, kafamızın içi boş. Sakinliğimiz devam ettiği için verimli çalışabiliriz. Çünkü henüz dışardan gelen tepkilerle, negatif enerjilerle karşılaşmadık. Genelde gözlerimizi kapatınca da yakaladığımız bu frekans ALFA (Alpha). Aralığı 7.5-12 Hz kadar. Dalgalarımız düzgün. Bizler olabildiğince rahatız.

4-Artık beynimiz tamamen uyandı. İç sesimizi duyamaz hale geldiğimiz, dış dünyanın tüm kaosunu hissettiğimiz haldeyiz. Aktif olarak düşünüyoruz. Farkında olmadan duygular yumağına da daldık. Kafamızın içi karma karışık. Bir anda pek çok şey düşünüyoruz. Benim bu satırları yazarken, sizlerin şu anda okurken içinde olduğunuz dalga boyutundayız. BETA yani. Diğer bir deyişle hayat koşusundaki o rutin yerimizi aldık.  Aralığımız 13-40 Hz kadar. Dalgalarımız hızlı, inişli çıkışlı ve düzensiz. Dolayısıyla içimiz Alfa frekansındaki kadar rahat değil. Üstelik ortamdaki heyecan ve gerginliğin artması frekansımızı da tetikliyor.

5-Son olarak 40 Hz ve üstü için GAMA (Gamma) frekansı var ki tadı bambaşka. Dingin bir ruh halindeyiz. Algılarımız, empati yeteneğimiz mükemmel çalışıyor. Her şeyden arındığımızı ve kendimizi harika hissettiğimiz anlar. Normal farkındalığımızdan bir adım ötesi. Hatta yedinci his olarak tanımlanıyor uzmanlar tarafından.  Umarım gün gelir hepimiz bu frekansı yakalar ve o anların keyfini çıkarırız. (devamı örneklerle 2/3 ‘ te)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

23.02.2014




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...