Kendimiz, düşüncelerimiz birer enerji
olarak titreşimler yayarken; sadece yakın çevremizi değil, dünyamızı da bir
şekilde etkiliyoruz. Bu titreşimler ne kadar düzgün ve doğru olursa, bu
etkileşim de o denli güzelliklere doğru olacak. Bu nedenle her birimiz
önemliyiz. Ve her birimiz önce kendimiz, sonra da dünyamız için bu durumu önemsemeliyiz
diye düşünüyorum.
İnsan bedeninin doğal frekans düzeyi
saniyede ortalama 300 titreşim civarında. Bu değerin artması telepatik
kanallarımızın açılması anlamına geliyor. Şifa verenler, biyoenerji uzmanları,
medyumlar, altıncı hissi ve duru görüsü çok kuvvetli olanlar bu kategoriye
giriyor.
Bizler henüz emekleme devresindeyiz
belki ama olsun. Doğru frekansları bulduğumuzda yaşam kalitemize yapacağı
olumlu etkiler hepimize artı kazandıracak.
Bu sayede;
* Hastalıkları iyileştirmek,
* Organların beden içinde daha uyumlu ve
sağlıkla çalışmalarını sağlamak,
* Gönül sesimizden anlayan ruh
ikizimizi, yaşam arkadaşımızı bulmak,
* Mutlu bir evlilik yapmak ve onu
sürdürmek;
* İş hayatımızda daha başarılı ve
verimli olmak;
* Hayatı huzur içinde ve daha enerjik yaşamak;
* Üstelik kendi pozitif enerjimizle
etrafımızdakilerin kalbinde sıcacık tebessümler yaratmak mümkün.
Ama bence asıl mesele; yanlış
frekansların içindeyken, fazla vakit geçirmeden doğru frekansı yakalamakta.
Bunu nasıl mı yapacağız? İşte yazımın can alıcı kısmına geldik.
Uzmanlar hepimizde bu gücün olduğunda
hemfikirler. Hemen hepsi kendi iç sesimizi dinleyerek, farkındalığımızla
kendimize en iyi gelen frekansı bulmamızın mümkün olduğunu belirtiyor. Tıpkı
kas gücümüzü çalıştırır gibi beyin frekanslarımızı çalıştırmamız mümkün.
Bize sadece kalben inanmak ve
uygulamak kalıyor. Öyle değil mi? Belki biraz yalnız kalmamız, belki kendimize
biraz daha vakit ayırıp düşünmemiz gerekli bunun için. Ama olsun. Sonucuna
değer bence.
Dikkat etmemiz gerekli bir başka nokta,
yakaladığımız frekansı olumsuz etkilerden de korumak. Tekrar azalmasına engel
olmak. Kısacası emek harcamak. Bir kere geldiğimiz bu güzel hayatın tadına
keyfine olabildiğince varmak.
Çok stresli zamanlarımızda beynimizi alfa
frekansına getirecek molalar vermek gerek en azından. Dinginliği yakalamak,
pozitif enerjiyle dolmak adına. Bunu nasıl yapacağız? Tınıları harika soft bir
müzik olabilir örneğin ya da sessizlikte kendimizle baş başa kalacağımız o yalnızlık anları.
Kendimizi nasıl iyi hissediyorsak, onu
yapmak en azından. Boş vermeden. ‘’Acelesi yok, şu işi de bitireyim; sonra.’’
deyip ertelemeden. Bir süreliğine gözlerimizi kapatalım. Derin nefesler alalım.
Elimizden geldiğince duygu ve düşüncelerden uzaklaşalım. Yapılan deneyler bunun
başarılı sonuçlar verdiğini ölçümlerle göstermiş. Çünkü zihnimiz
yavaşladığında, hem ruhsal hem de bedensel anlamda kendimizi çok daha iyi
hissediyoruz. Çok daha iyi konsantre olduğumuz için de, problemleri kolaylıkla
çözüyoruz.
Ancak beynimizin dalga boyutları
arasındaki geçişlerinde uyumun son derece önemli olduğunu da belirtiyor
uzmanlar. Çünkü her bir frekans aralığımız; bilinç durumumuzun bir aşamasıyla
bağlantılı çalışıyor. Eğer geçişteki uyum bozulursa sorunlar ortaya
çıkabiliyor. Örneğin sürekli uykusuzluk çekenler; gerektiği zamanlarda delta ve
teta frekanslarını yakalayamayanlar. Pazartesi sendromu da böyle bir
tetiklemenin sonucu aslında. Adeta beynimizin içinde çalan kalk komutuyla
aniden uyanmak. Üstelik baskılamak stresimize stres katıyor. Yani ani
geçişlerden ve baskılama yapmaktan korunmak gerekiyor.
Durum onu gösteriyor ki; kendi
beynimize ve frekanslarına söz geçirme gücüne sahibiz. Bunu yapabildiğimiz
zaman; olaylara aşırı tepki göstermeden, heyecanımıza fazlaca yenik düşmeden, daha
çok empati yaparak ve geniş bir aralıktan bakarak; yaratıcılığımızı her alanda
konuşturan bireyler haline gelebiliriz.
Kendi içimize yapacağımız her bir yolculuk
bize eşsiz kapılar açacak. İç sesimize kulak verdikçe kendimizi, isteklerimizi
ve hatta duygularımızı daha iyi tanıyacağız. Bu ise yaşamdan alacağımız keyfe
keyif katarken; bir damlanın hareleri gibi etrafa yayılacak.
Daha huzurlu bir dünya için, hepimiz
için doğru ve verimli frekanslarda kalmaya çalışalım mı? Bu karışıklık ve kaos
ortamında zor olsa da gayret edelim mi? Ertelemeden hemen şimdi başlayalım mı?
Ben kendi adıma hepsine kocaman bir EVET diyorum. Ve sizin cevaplarınızı dört
gözle bekliyorum.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
23.02.2014
Yararlandığım kaynaklar: http://indigodergisi.com;
bilginyavuz.blogspot.com.tr;
www.estanbul.com;
http://mistikolog.blogcu.com; http://okyanusum.com;
www.manyetikdunyamiz.com;
www.fizikist.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder