*Bir şeyi söyleyip, ''KEŞKE SÖYLEMESEYDİM.'' demek mi?
*Yoksa bir şey söylemeyip, ''KEŞKE SÖYLESEYDİM .'' demek mi?
Nasıl da bıçak sırtı bir
soru aslında, öyle değil mi?
Tam ŞAHİKA noktası, yani
zirve.
Bir yanı uçurum, diğer yanı
dikenli sarmaşıklarla kaplı bir yol misali.
Tehlikeli.
Can acıyacak belli.
Çünkü işin içinde
KEŞKEler var.
Çünkü pişmanlığın o
buğulu perdesi var.
Hep kaçtığımız, olmasın
diye titizlendiğimiz; belki de titizlendikçe artırdığımız
KEŞKEler…
Tam bir koşturmaca
sırasında denk geldim ben de bu satırlara… Bir an için düşündüğünüzde ne kadar
zorlayıcı olduğunu anlıyorsunuz zaten. Daha derinlere indiğinizde ise; anı dağarcığınızın hafiften silkelenip,
kendini yine ve yeniden hissettirmeye başladığını. Daha önce sizler de
rastlamışsınızdır belki. Ama şimdi beraberce düşünme zamanı.
Bu nedenle hemen cevap
vermeyin bence.
Biraz geçmişe yolculuk
yapın.
Yaşam hanenizdeki o iniş
çıkış anlarınızı düşünün.
Yol ayırımlarını.
Zorlandığınız, karalar bağladığınız
ya da gemileri yakmaya, köprüleri atmaya karar verdiğiniz o ANları…
Hepsi Keşke’ lerin birer
şahika noktası değil mi sizce de?
Az ya da çok…
Hepimizin ANI
dağarcığında var bunlardan.
Olmasın diye gayretimiz
elbette. Ama öyle kırılma noktaları var ki elimizde olmayan. O
nedenle
yaşananlara geri dönüp sevecenlikle bakabilmek asıl olan.
Kendimize kızmadan.
En önemlisi suçlamadan.
Suçu başkalarına
atmadan.
Yaşanmış ve bitmiş
hepsi.
''Peki neden
hatırlatıyorsunuz?'' dediğinizi duyar gibiyim. Yaşamın dokuları arasında saklı değil
mi bu tarz hatırlatmalar? Bazen bir film karesinde, bazen bir müzik
melodisinde, bazen de bir kitabın satırlarında. Yani kaçış yok hiçbirinden.
Geçmişi affetmek için
karşımıza çıktığını düşünelim istiyorum ben.
Bir vesile.
‘Serendipity’ gibi hoş
olmasa da sonrasındaki hafifliğimizi düşünerek sevinmeliyiz belki de. Kalbimizde
affetmenin o naif dokunuşlarını hissetmenin tadıyla.
Biliyorum ki kolay
değil. Çünkü her birimiz bambaşka zorluklarla karşılaşıyoruz.
Etkileniyoruz.
İçimizdeki acıyla yanıyor, kavruluyoruz. Kalbimizde sızılar, sırtımızda giderek
ağırlaşan yüklerle yaşıyoruz seneler boyunca.
Hem de farkında olmadan.
Giderek daha çok
yoruluyoruz bir süre sonra.
İşte şimdi kurtulma
fırsatı elimizde. Bir nedenle hatırladıysak; tutmadan, ertelemeden, daha çok
can acıyacak diye korkmadan; en azından bir tanesinden kurtulmaya bakalım.
Hafifledikçe bu
mücadelemizde daha başarılı olacağız şüphesiz ki. Çünkü hepsi birbirine bağlı.
Tıpkı bir zincirin halkaları gibi.
Öyle zamanlar oluyor ki,
kızgınlığımıza öfkemize yenik düşüyoruz. Suskun kalabilmenin erdeminden
uzaklaşıyoruz. Canımızı yakanın da canı en az bizimkisi kadar yansın istiyoruz.
Evet o anlarda rahatlıyoruz belki ama ya sonra? ‘'KEŞKE SÖYLEMESEYDİM.'’ dediğimiz
anlar değil mi o anlar? Pişmanlıklarla dopdolu.
Tam tersi de oluyor
bazen. Kalbimizden defalarca geçen, dilimize kadar gelen sözcükleri
söyleyemiyoruz. Belki de hayatımıza bambaşka bir yön verecek o iki sözcük
nedense çıkmıyor ağzımızdan. O minicik cesareti bulamıyoruz kendimizde. Ve
sonrasında elimizden kaçan fırsatlar. '‘KEŞKE SÖYLESEYDİM.'’ dediğimiz; içten içe
kendimize kızıp durduğumuz zamanlar.
Nerede, ne zaman, nasıl
bir sahnede, hangi rolü oynayacağımızı hiç birimiz bilemiyoruz. İşte bu nedenle
hayata karşı duruşumuz çok önemli. İçsel yapımız, kendimize olan güven
duygumuz. Bunlar sağlamlaştıkça keşke’lerimiz azalacak. Olanlara da daha dingin
yaklaşacağız. Yine hayata devam ederken kaldığımız yerden, su gibi akışta
kalacağız moral bozmadan. Pozitif enerjimizi hep koruyarak.
Keşke’lerin o ŞAHİKA
noktasında sağlam durmak varken; zirveden düşüp yara bere içinde kalmak niye?
Sorarım size.
Keşke’ler sarmadan
hayatımızı ve henüz vakit varken, bir sebep beklemeden hafiflemek en iyisi.
Affetmek, yüklerden kurtulmak, dinginliğe yelken açmak için önünüze çıkan
vesileleri es geçmeyin. Olmaz mı?
Hayatımızı, düşünce ve
duygularımızın güzel enerjisiyle şekillendirmek için SEVGİ var elimizde;
keşke’ler yığınının altında elmas gibi parıldayan. Tüm korku ve acılarımızı iyi
edecek tek merhem. Üstelik kullandıkça bitmeyen, tam tersine dokunduğu noktada
artan çoğalan.
Sarılalım SEVGİMİZE, SEVGİLERE...
Her bir vesile için
şükür ederken, hafiflediğimizi hissedelim içten içe. İçimizde en ufak bir
kırıntısı dahi kalmasın nefretin, kinin, öfkenin. Çünkü onlar oldukça
hafiflemek zor.
Elbette karar yine
bizim. Tıpkı yaşadığımız hayat gibi. Sadece düşünmek, sadece umut etmek değil;
hemen bugün harekete geçmek önemli olan.
Bugün belki de bu
yazıyla, bir endişemizden ya da korkumuzdan kurtulabildiysek ne mutlu bize.
Yarına hafiflemiş olarak uyanacağız. Ve şükür hanemize bir çentik daha atacağız
kocaman tebessümlerimiz eşliğinde.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
19.04.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder