3 Mayıs 2014 Cumartesi

TEBDİL-İ KIYAFET ‘INCOGNITO’ (3/3)

Bu son bölüme biraz tebessümle başlayalım istedim. Çünkü detaylı zor bir konuydu ve fazlasıyla hak ettiğimizi düşünüyorum.

Şimdi sıkı durun.

Herhangi bir yazıyı okurken bir yandan da kalemi dişlerimizin arasında tutarsak, okuduğumuzu komik bulacağımızı  belirtiyor uzmanlar. Tam da içimizde pozitifliği ararken ne güzel bir basit hareket değil mi? Nedeni beynimizin yüzümüzdeki gülümsemeden etkilenmesi sadece.

Buna benzer yine güzel bir duruş şekli var. Eğer çoğunlukla yaptığımız gibi kambur durmak yerine dik oturursak, kendimizi çok daha mutlu hissediyoruz. Beynimiz bu sefer de omurganızın yaptığı bu hareketlerin, bizim neşemizden kaynaklandığını varsayıyor.

Ben ikisini de denedim. Gerçekten işe yarıyor. Hadi bu satırları okurken ve ertelemeden sizler de yapın lütfen.

Şimdi bizlere böylesi hoşluklar kazandıran beynimizin içine bakalım mı? O muhteşem kapalı kutunun içinde birbirinden güzel, pek çok hücre var. Sayıları telaffuz edildiğinde bile yoracak cinsten. Milyarlarca. Hepsi tıkır tıkır çalışıyor bizler için.

Nöron ve glialar bunların başlıcaları.

Ana sinir hücresi olan nöronlar, bedenimizin bir noktasından bir noktasına saniyede 100 defaya varabilen bir hızla elektrik sinyali gönderiyor. Yani kaslarımızı ve bezlerimizi harekete geçiren motor işlevini yapıyor.

Glialar ise duyu, iletim, destek ve koruma görevini üstlenmiş. Alıcılarından aldığı uyarıları beynimize iletiyor. Bir anlamda geri besleme yapıyor.

Ancak biliyoruz ki duyusal uyarı gelmeden de hareket edebiliyoruz. Çünkü zaman kavramı yine beynimiz tarafından oluşturuluyor.

Bu durum ise ‘Kalp sesini dinle, duyuların nasıl hissediyorsa öyle hareket et.’ kavramını çürüten bir tez elbette.

Bir şeyin doğru olduğunu bilsek bile; bir ANlık düşünme payını kendimize hediye etmemiz önemli. Çünkü beynimizin yeri gelip bizi yanıltabileceği gerçeğini unutmamak gerek. Hatırlamayı bırakın bizler ne yapıyoruz? Bu gerçeği yok sayıyoruz. Kolayımıza ve belki de işimize böyle geldiği için.

Oysa ki hepimizin algı düzeyi ve zekası gerçekten muhteşem işler başaracak kadar güçlü. Yine sormak istiyorum. Hangimiz bunun farkındayız?

Çoğumuz kendimizdeki gücü ve kapasiteyi bilmeden yaşıyor. Elindekilerle yetinmeyi tercih ediyor. Böyle yaşamaya devam ettiği sürece de farkındalıktan uzaklaşıyor. Çünkü beyin, o kapalı kutunun içinde  sadece ihtiyacıyla yetinmeyi seviyor. Fazlasını sorgulamıyor.

Bu rutini kıracak ve kapasiteyi aşacak olan BİZleriz.

Kendimizin, bilincimizin farkında olmak ve soru sormaya başlamak bunun ilk adımı. Ardından araştırmak, öğrenmek ve yaşamda uygulamak geliyor. İşte o zaman pek çok şey anlam kazanmaya başlıyor. Hayatı farklı gözlerle seyrederken içine karışmak kolaylaşıyor.

Gün geliyor aklımıza güzel fikirler geliyor. Kendimizle gurur duyduğumuz güzel anlar onlar. Gün geliyor ‘İçimizde sanki başka birisi var.’ diye geçiriyoruz. Kendi kendimize şaşırıyoruz.

Bakın derinlik psikolojisinin üç büyük kurucularından birisi olan İsviçreli Carl Gustav Jung; ne demiş yıllar öncesinden.

‘’Her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır.”

Hepsi beynimizin bu gizemli çalışmasından ve yeri gelip kılık değiştirmesinden kaynaklanmıyor mu sizce de? Ve bu muhteşem değil midir gerçekten de?

Dikkatimizden kaçmaması gereken bir nokta var. Yeni bir şeyler öğrenirken başvurduğumuz bilincimizin bir süre sonra devre dışı kalması. Nedeni; beynimizdeki her bir hücrenin diğerine sıkı sıkıya bağlı olması. Hepsinin bir bütün halinde hareket etmesi. Onlar özgürce araya girmeleri, devre kesikliklerini sevmiyorlar.

Kendimizi tanımak, beynimizin muhteşemliğinin farkında olmak bu nedenle çok önemli. Hem iç gözlem yoluyla; hem de bilim yoluyla çalışıp kendimizi aşmamız gerekiyor.

Tıpkı ünlü İngiliz şair Alexander Pope’nin dediği gibi.

“Bil öyleyse kendini ve bırakma işini Tanrı’ya. İnsansa üzerinde çalışacağın, bakacağın da yine insandır. Unutma.”

Genlerimizi, çevresel koşullarımızı suçlamadan; zihnimizin pırıltılarını fark etmemiz lazım. Bedenimizle, beynimizle, ruhumuzla olağanüstü olduğumuza inanmak narsistlik değil inanın bana. Bu güzel evrenin harika  üyeleriyiz. Sevgimiz, düşüncelerimiz, hislerimiz, duygularımızla varlığımızı zenginleştirmek de sadece kendi elimizde.

Hepsi FARKINDALIKLA.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

30.03.2014



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...