Şimdi sıkı durun.
Herhangi bir yazıyı
okurken bir yandan da kalemi dişlerimizin arasında tutarsak, okuduğumuzu komik
bulacağımızı belirtiyor uzmanlar. Tam da
içimizde pozitifliği ararken ne güzel bir basit hareket değil mi? Nedeni
beynimizin yüzümüzdeki gülümsemeden etkilenmesi sadece.
Buna benzer yine güzel
bir duruş şekli var. Eğer çoğunlukla yaptığımız gibi kambur durmak yerine dik
oturursak, kendimizi çok daha mutlu hissediyoruz. Beynimiz bu sefer de
omurganızın yaptığı bu hareketlerin, bizim neşemizden kaynaklandığını
varsayıyor.
Ben ikisini de denedim.
Gerçekten işe yarıyor. Hadi bu satırları okurken ve ertelemeden sizler de yapın
lütfen.
Şimdi bizlere böylesi hoşluklar kazandıran
beynimizin içine bakalım mı? O muhteşem kapalı kutunun içinde birbirinden güzel,
pek çok hücre var. Sayıları telaffuz edildiğinde bile yoracak cinsten. Milyarlarca.
Hepsi tıkır tıkır çalışıyor bizler için.
Nöron ve glialar bunların başlıcaları.
Ana sinir hücresi olan nöronlar,
bedenimizin bir noktasından bir noktasına saniyede 100 defaya varabilen bir
hızla elektrik sinyali gönderiyor. Yani kaslarımızı ve bezlerimizi harekete
geçiren motor işlevini yapıyor.
Glialar ise duyu, iletim, destek ve
koruma görevini üstlenmiş. Alıcılarından aldığı uyarıları beynimize iletiyor. Bir
anlamda geri besleme yapıyor.
Ancak biliyoruz ki duyusal uyarı
gelmeden de hareket edebiliyoruz. Çünkü zaman kavramı yine beynimiz tarafından
oluşturuluyor.
Bu durum ise ‘Kalp sesini dinle,
duyuların nasıl hissediyorsa öyle hareket et.’ kavramını çürüten bir tez
elbette.
Bir şeyin doğru olduğunu
bilsek bile; bir ANlık düşünme payını kendimize hediye etmemiz önemli. Çünkü beynimizin
yeri gelip bizi yanıltabileceği gerçeğini unutmamak gerek. Hatırlamayı bırakın
bizler ne yapıyoruz? Bu gerçeği yok sayıyoruz. Kolayımıza ve belki de işimize böyle
geldiği için.
Oysa ki hepimizin algı
düzeyi ve zekası gerçekten muhteşem işler başaracak kadar güçlü. Yine sormak
istiyorum. Hangimiz bunun farkındayız?
Çoğumuz kendimizdeki
gücü ve kapasiteyi bilmeden yaşıyor. Elindekilerle yetinmeyi tercih ediyor. Böyle
yaşamaya devam ettiği sürece de farkındalıktan uzaklaşıyor. Çünkü beyin, o
kapalı kutunun içinde sadece ihtiyacıyla
yetinmeyi seviyor. Fazlasını sorgulamıyor.
Bu rutini kıracak ve
kapasiteyi aşacak olan BİZleriz.
Kendimizin, bilincimizin
farkında olmak ve soru sormaya başlamak bunun ilk adımı. Ardından araştırmak,
öğrenmek ve yaşamda uygulamak geliyor. İşte o zaman pek çok şey anlam kazanmaya
başlıyor. Hayatı farklı gözlerle seyrederken içine karışmak kolaylaşıyor.
Gün geliyor aklımıza
güzel fikirler geliyor. Kendimizle gurur duyduğumuz güzel anlar onlar. Gün geliyor
‘İçimizde sanki başka birisi var.’ diye geçiriyoruz. Kendi kendimize
şaşırıyoruz.
Bakın derinlik psikolojisinin
üç büyük kurucularından birisi olan İsviçreli Carl Gustav Jung; ne demiş yıllar
öncesinden.
‘’Her birimizin içinde,
tanımadığımız biri daha vardır.”
Hepsi beynimizin bu
gizemli çalışmasından ve yeri gelip kılık değiştirmesinden kaynaklanmıyor mu
sizce de? Ve bu muhteşem değil midir gerçekten de?
Dikkatimizden kaçmaması
gereken bir nokta var. Yeni bir şeyler öğrenirken başvurduğumuz bilincimizin
bir süre sonra devre dışı kalması. Nedeni; beynimizdeki her bir hücrenin
diğerine sıkı sıkıya bağlı olması. Hepsinin bir bütün halinde hareket etmesi. Onlar
özgürce araya girmeleri, devre kesikliklerini sevmiyorlar.
Kendimizi tanımak,
beynimizin muhteşemliğinin farkında olmak bu nedenle çok önemli. Hem iç gözlem
yoluyla; hem de bilim yoluyla çalışıp kendimizi aşmamız gerekiyor.
Tıpkı ünlü İngiliz şair
Alexander Pope’nin dediği gibi.
“Bil öyleyse kendini ve
bırakma işini Tanrı’ya. İnsansa üzerinde çalışacağın, bakacağın da yine
insandır. Unutma.”
Genlerimizi, çevresel
koşullarımızı suçlamadan; zihnimizin pırıltılarını fark etmemiz lazım.
Bedenimizle, beynimizle, ruhumuzla olağanüstü olduğumuza inanmak narsistlik
değil inanın bana. Bu güzel evrenin harika
üyeleriyiz. Sevgimiz, düşüncelerimiz, hislerimiz, duygularımızla
varlığımızı zenginleştirmek de sadece kendi elimizde.
Hepsi FARKINDALIKLA.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
30.03.2014
Kaynaklar: http://ismailhakkialtuntas.com;
http://www.ahmedhulusi.org;
http://okyanusum.com;
http://evrimagaci.org; http://www.ebilge.com; www.ozetkitap.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder