Yine bir kelime ve
beynimizle ilgili bilmediğimiz güzellikler.
Tebdil-i Kıyafet eski Arapça
bir sözcük.
İngilizce karşılığı
INCOGNITO.
Aynı zamanda harika bir
kitap ismi. Yazarı David Eagleman.
Kendisi dünyadaki eşsiz
zihinlerden bir tanesi. Bir nörobilim insanı.
Kısacık kitabında müthiş
bilgiler var. İçlerinden en ilgi çekici olanlar ise aldığım notlarla bu
yazımda.
Beynimizin hala tebdil-i
kıyafet gezdiğini, bilinçaltımıza hala söz geçiremediğimizi, onun
direktiflerine istisnasız uyduğumuzu düşünecek olursak; isim seçimi muhteşem
olmuş.
Hadi gelin ‘Beynimizin Gizli Hayatı’na beraberce kapı aralayalım.
Bizler de tebdil-i kıyafet yaparsak, belki gizli ayrıntılarını öğrendiğimiz
beynimize biraz söz geçirebiliriz.
Ne dersiniz?
Incognito, bilinçaltımızın
bilince etkisini sorgulayan bir kitap. İçinde insanı şaşırtan öyle basit örnekler
var ki? Bir an durup gerçekten ‘Neden?’ diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Cevap maalesef evet.
Farkında olmadan
yaşıyor, farkında olmadan gün sayıyoruz adeta. Ama böylesi değerli kitaplar ve
paylaşılan örnekler bizlerin kabuğunu kıracak cinsten inanın bana. En azından
sadece paylaştığımız örneklerle bile; kalıplaşmış hareketlerimizi yeniden
hatırlayacağız. Bu bile artı bir kazanç bence. Öyle değil mi?
Hadi gelin ilk basit
örneğe bakalım. David Eagleman’ın kısa ve uzun süreli ödüller karşısında
beynimizin tepkisini görmek için iki sorusu var.
İlk soru ŞİMDİyi
sorguluyor. ‘ŞİMDİ alınacak 100 dolar mı, bir hafta sonra alacağımız 110 dolar
mı?’ Çoğumuz için cevap şimdiden yana.
İkinci soru ise GELECEği
sorguluyor adeta. ‘52 hafta sonra ki 100 dolar mı, 53 hafta sonraki 110 dolar
mı?’ Bu sefer tercihler 53 haftadan yana.
Peki neden?
Cevabı beynimizde saklı.
Çünkü daha ileri bir zamanda gelecek ödüller, bizlere çok da değerli gelmiyor.
Sonuçta bir şeyi ŞİMDİ elde
etmekle, DAHA SONRA elde etmek bizi ciddi anlamda farklı kararlara sürüklüyor.
Bu anlamda bilim
adamlarının gönüllüler arasında yaptıkları araştırma sonrası çok ilginç bir
detay yakalanmış. KISA süreli, ANLIK ödülleri seçtiğimiz zaman; beynimizin duygusal
alanı aktif hale geliyor. UZUN süreli ödülleri seçtiğimizde ise başka bir alanı
aktive oluyor. Yani kendi içimizde, beynimizde sürekli savaşan iki ayrı sistem
var. Ve kısa süreli olan uzun süreli olandan daha baskın, daha güçlü.
Hemen hepimizin yaptığı
sonra da pişmanlıkla kıvrandığı bir başka bilinen örneği ele alalım. Bir arkadaş
toplantısındayız diyelim. Önümüzde tadına bakmamız için ısrarla önerilen bir tatlı
var. Bir yanımız alıp yemekten, diğer yanımız ret etmekten yana olmaz mı?
İçimizde bir gel-git hali yaşar ve sonunda kendimizce bir karar veririz. Anlık
mutluluğu seçtiysek, sonrasında pişmanlığımızla baş başa kalabiliriz. Sonrasını
düşünüp kibarca hayır dediysek, irademizin gücüyle övünebiliriz.
Peki çoğunluğumuz
hangisini yapıyor dersiniz?
Kısa süreli mutluluğu,
uzun süreli mutluluğa tercih ediyor.
Yani savaşı beynimizin
duygusal bölümü kazanıyor. Nedeni göz önündeki, kısa süreli ödül baskısının
daha fazla olması. Gelecekteki ödüllerin kararlarımız üzerindeki duygusal
etkisi ise daha zayıf.
İstediğimiz herhangi bir
şeye ŞİMDİ sahip olma dürtüsü aslında çok da tehlikeli. Hele hele böylesi
istekler, kendi beden ve ruh sağlığımız için zararlı olacaksa. Kısacık bir AN
uğruna çok değerli şeyleri harcamamız, modern çağa ayak uydurmamız, kısa süreceğini
bilerek ilişkilere balıklama dalmamız, anlık zevkler, acıdan anında kurtulma
dürtüsü gibi…
Peki tüm bu karmaşaya
söz geçirmemiz mümkün mü?
Evet mümkün.
Bunun için özgür
irademizle karar verip, kendimizle ‘ULYSSES kontratı’ yapmamız gerekli.
Bu bir tür kendi
içimizdeki sesle anlaşma. Bu kontrat ismini, yıllar önce Sirene halkının
yarattığı trajediye içindeki sesle direnen bir denizciden almış.
Bu kontrat sayesinde
ANLIK zevklerin ve kararların baskısına boyun eğsek de; ilerde sözümüzü tuttuğumuz
için kontrolü kaybetmemiş oluyoruz.
Örnek mi? Çok sıcak bir
yaz günü. Dayanamayıp kocaman bir dondurmayı afiyetle yedik. Pişmanlık içinde
kıvranacağımıza, ertesi gün yediklerimize dikkat edeceğimizin sözünü verebiliriz.
Öyle değil mi? Böylece hem o anlık ödülün keyfine varmış, hem de pişmanlık
hissimizi engellemiş oluruz.
Ne kadar azimli ve istekli
olursak olalım bu kontrat sayesinde kontrol bizim elimizde kalacak. Bu yolda
güvenle ilerlemek ruhumuz için önemli. Uzman önerileri ise şöyle;
*bizleri baştan
çıkaracak şeyleri azaltmak;
*harcamalarda peşin para
kullanmak;
*sosyal utancı devreye
sokmak.
Ancak bu kontratın zor bir yanı var. Çünkü
ister istemez kendimizi bir bitiş noktasına adıyoruz. Bir anlamda geleceğimizi
bağlıyoruz. Üstelik o gün geldiğinde, kontrata uymazsak daha büyük pişmanlıklar
yaşayabiliriz. Bu nedenle sadece iyi niyetli olmak yetmiyor. Son tarihi çok
dikkatli belirlememiz lazım.
Peki gelecekteki şeylere neden daha az
değer biçiyoruz? Yani geleceği indirime tabi tutuyoruz. Net göremediğimiz için.
Ödülle gelecek hazzı ertelemek bizi zorluyor. Çünkü basit dahi olsa bilgiyi
beynimizde tutarken fazla enerji harcamamız gerekiyor. Bizler ise daha az
enerjiyle bu işi çözmeye çalışıyoruz. Yani şimdi hep başı çekiyor. (devamı 2/3
‘ de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
30.03.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder