23 Haziran 2014 Pazartesi

İÇİMİZDEKİ KURT (1/3)

Felsefelerini ve hayata bakış açılarını yeterince anlayamadığımız Kızılderili öyküleri hep bir ders niteliğinde. Bizlerle beraber can bulan duygu ve düşüncelerimizin  önemini anlatan kurt öyküsü de bunlardan bir tanesi. Amerikalılar tarafından yurtlarından zorla sürülen ve platolarda yaşamaya mahkûm edilen; beş uygarlaşmış kabileden bir tanesi olan Cherokee (Çeroki) lere  ait.  

Çoğumuz biliyoruz. Ama hatırlayalım istedim. Hatırlayalım ki, içimizdeki o duygu yumağına, o iç içe geçmiş, birbirleriyle adeta yarışan düşüncelerimize sahip çıkalım. Hem kendimiz hem de etrafımızdakiler için.

Günlerden bir gün, kabilenin yaşlı üyelerinden bir tanesi, torunlarına verdiği hayat dersini çarpıcı bir örnekle süslemiş. 

Onlara ‘’İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. Hem de iki kurt arasında.’’ demiş ve devam etmiş.

‘’Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.’’

Torunlar pür dikkat büyükbabalarını dinlerken sözlerini sürdürmüş.

‘’Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin ve diğer tüm insanların içinde de sürüyor. Ama sizler FARKINDA DEĞİLSİNİZ.’’

Bu önemli sözler karşısında çocukların kafaları karışmış. Bir süre düşündükten sonra da şu soruyu sormuşlar.  "Peki savaşı hangi kurt kazanacak?"

Yaşlı Kızılderili nasihatına son noktayı koyarken şöyle demiş.

"İçinizde ne beslerseniz savaşı o kazanır. Seçim sizin ya kötülük, ya da iyilik.’’

Şimdi kendimize soracağımız sorularla düşünelim mi bir parça?

Bizler içimizdeki hangi kurtu besliyoruz dersiniz? Evrene yaydıklarımızın bize bumerang gibi geri döndüğünü bildiğimiz halde, ne kadar başarılıyız bu işte? Kendi iç sesimize zaman ayırıyor muyuz yeterince? Yoksa yaşam dalgasına kapılıp gitmekte miyiz? Kurtlar içimizde kendini beslerken, biz biz olmaktan çıkıyor muyuz zaman zaman?

Bakın eserlerini tüm dünyanın severek takip ettiği Amerikalı ünlü kadın yazar  Louise L. Hay ne diyor?  

‘’Sizden başka hiç kimse zihninizden geçenleri bilemez.’’

O halde, bize bizden başkası da yardım edemez. Öyle değil mi?

Uzmanlar iç seslerinizi dinlemeye zaman ayırın diyor ısrarla. ‘’Üç defadan fazla tekrarlanan her sözcük kalıplaşmış demektir.’’ diye de ekliyorlar. Bu seslerin hangisi kuvvetli çıkıyor, hangisi zayıf öncelikle farkında olmamız gerek. Sonra da bu FARKINDALIKLA düşüncelerimizi ve kullandığımız kelimeleri değiştirmek için çalışmamız. Bunları denetlediğimiz anda; hayat bizim için çok daha kolay olacak. Böylece evrene istediğimiz olumlu mesajlar yayılacak. Geri döndüklerinde de hepimizi kocaman tebessüm ettirecek. Her şey bu kadar basit aslında.

Biliyoruz ki hayatımızı şekillendirenler bizim duygu ve düşüncelerimiz. O halde olumlu ve pozitif olmak gerekiyor her şart ve durum altında. Sadece kendi adımıza değil. Bakın bu nokta çok önemli. Başkaları için de hep olumlu düşünmemiz şart. Zor biliyorum. Hele bu zamanda. Hele bu kaos ortamında. Sinirler gergin, öfkeler buram buram tüterken. Ama şart inanın bana. Hayatımızı zorlaştıranın  asıl kendimiz olduğunu bir anlayabilsek; tüm sorunlar tek tek çözülecek.

Biz tek başımıza çok önemliyiz elbette; ama yalnız yaşamıyoruz. Dolayısıyla dünyanın huzuru için, mutlu yaşamamız için BİZ olduğumuzu hiç unutmamak gerek.

Şöyle bir bakalım etrafımıza. Kendimiz dahil kimin ne derece başarılı olduğu ortada. Tebessüm edenler elle sayılacak kadar az. Zarifliğini koruyup, toplum içinde nasıl davranması gerektiğini bilen, saygı dolu insanlar da. Ama ben onları özlüyorum. Hangimiz özlemedik ki? Etrafımız, yanımız yöremiz böylesi insanlarla kuşatılsın istemiyor muyuz?

Biliyorum ki tek bir yanıt var. O da kocaman bir EVET. 

O halde ne yapacağız?

İlk adımı atan olacak, değişime kendimizden başlayacağız. Hem de ŞİMDİ. Yarınlara ertelemeden, vakit çok daha geç olmadan. (devamı güzel bir yöntemle 2/2’de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

31.05.2014


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...