17 Haziran 2014 Salı

ŞANSIN BÖYLESİ OLUR MU DEMEYİN…

Zaman zaman dile getirdiğimiz gibi; hayata pamuk ipliği ile bağlıyız hepimiz. Bir saat sonrasının bile garantisi yok. Başımıza neler geleceğini, nelere tanık olacağımızı bilemeden; her yeni gün bir paket daha açıyoruz ömrümüzden. Heyecanla bekliyoruz neler olacak diye. Çıkanlara üzülüyoruz ya da bazen seviniyoruz. Bazen de yersiz endişe ve korkularla anlarımızı heba ediyoruz.

Oysaki şans hep bizden yana inanın bana. Öyle olduğuna baştan inanmak da yarınlar için en güzel yatırım.

Şimdi paylaşacağım gerçek bir hayat öyküsü. Bu öyküyle ilgili araştırma yaptığımda başlığı ilgimi çekmişti. ‘’ Dünya'nın Hem En Şanslı Hem de En Şanssız Adamının İnanılmaz Hikâyesi.’’  Ancak hayat hikâyesini öğrendiğimde ben bunun şansızlık değil tamamen ŞANS olduğunu düşündüm. Sonuna kadar okuduğunuzda bakalım sizler ne düşüneceksiniz?

Öykünün kahramanı Frane Selak isimli bir müzik öğretmeni. Hırvatistan’da 1929 yılında doğmuş. 38 yaşına kadar rutin giden yaşamı ondan sonra birdenbire değişmiş. Hayatının pamuk iplikleri kopma noktasındayken şansı ona hep yardım etmiş. Nasıl mı? İnanın bana; okuduğunuzda şaşıracak, hatta ‘’Yok, bu kadarı da olmaz.’’ diyeceksiniz.

Öykümüz 1962 yılında soğuk bir kış günü başlar. Frane Selak trenle bir yolculuktadır. 
Şu anda Bosna-Hersek’in başkenti olan Saraybosna(Sarajevo) 'dan Dubrovnik'e giderken, birden tren raydan çıkar. Ve birkaç vagon hemen aşağısındaki donmuş nehre devrilir. Kazada 17 yolcu hayatını kaybeder. Diğer yolcularla beraber buz gibi nehre düşen Selak ise o zor kış şartlarına rağmen, kıyıya kadar yüzüp kurtulur. Sadece kolu kırılmış ve ufak tefek çiziklerle kazayı atlatmıştır. Mutludur.

Kahramanımız bir yıl sonra küçük bir uçakla Zagreb'den Rijeka'ya yolculuk etmeye karar verir. Ancak her ne olursa olur ve bir anda uçağın kapısı açılır. Basınç farkı nedeniyle kapı yakınında oturan yirmi yolcu dışarıya uçar. Selak’da aralarındadır. 

Birkaç dakika sonra ise uçak yere çakılır. On dokuz kişi hayatını kaybederken kahramanımız gözlerini hastanede açar. Bir saman yığınına düşmüş ve orada bulunup hastaneye kaldırılmıştır. Birkaç kırık ve sıyrık dışında turp gibidir.

Aradan 3 yıl geçer. Bu sefer Selak seyahatini otobüsle yapmayı tercih eder. Ancak bindiği otobüsün tekerleği patlar. Yoldan çıkar. Köprüden aşağıdaki nehre uçar. Bu kazada dört kişi hayatını kaybederken; Selak yine yeniden hafif yaralı olarak kurtulmuştur.

Tüm bu yaşadıkları onu uzun süre seyahatlerden alıkoyar. Nihayet 1970 yılında içindeki yolculuk isteğine yanıtsız kalamaz. Haliyle yaşadıklarından bir şekilde etkilendiği için de önce düşünür taşınır. Ve tüm yol araçlarını bir yana bırakır. Kendisi için en güvenlisinin, arabasıyla seyahat etmek olduğuna karar verir. Yavaş yavaş ve sakin bir yolculuk en iyisidir diye düşünür. Ama o da ne? Yolda seyir halindeyken arabasının motoru alev almasın mı? Arabasını hemen durdurur. Kendisini dışarıya atar. Ardından ise arabası büyük bir gürültüyle infilak eder. Giden arabasının ardından şaşkınlıkla bakarken ne düşüneceğini şaşırmıştır artık.

Bu olayın üzerinden tam üç yıl geçer. Bu sefer yeni aldığı arabasıyla yoldayken; bozuk bir benzin pompası Selak'ın arabasının motoruna benzin akıtır. Hemen ardından da alev alır. O panik anında sakinliğini koruyan ve arabasından çıkmayı başaran kahramanımız; bu kazadan da kurtulur. Bu sefer saçlarının büyük bir kısmı yanmıştır. 

Yıllar yılları kovalar. 1995 yılında Zagrep sokaklarında yaya yürürken, kendisine bir otobüs çarpar.  Bu kez de ölüme meydan okumuş ve sıyrıklarla hayata tutunmuştur.

1996 yılında yine arabasıyla bir dağ yoldayken; dikkatsiz bir tır sürücüsü aracına çarpar. Yaklaşık 100 metrelik bir uçuruma yuvarlanan Selak; o anda camdan atlamayı başarır. Arabası aşağıya düşüp parçalanırken, kendisi minicik bir ağaca tutunarak yaşama yeniden gülümser.

Şimdi sorarım size. Hayatın bu son derece şaşırtıcı çalımlarını her defasında ustalıkla geçiştiren ve hayatta kalan Frane Selak; sizce şanslı değil mi?

Ama durun hemen cevap vermeyin. Çünkü öykümüzün sonu çok daha ilginç.

Tam 72 yaşına geldiğinde hayatında çok büyük bir olay daha olur. İlk kez aldığı piyango biletine büyük ikramiye çıkar. 1 milyon dolardan fazla para kazanır.

Bu olaydan bir yıl sonra kendisine bir TV reklam teklifi gelir. Başta teklinin cazibesine kapılıp kabul eden kahramanımız; sonradan fikrini değiştirir. Çünkü reklam filminin çekileceği yer Avustralya’ dadır. Ve Frane Selak uçakla gitmeyi ret ederken şöyle der; "Şansımı test etmek istemiyorum.’’

Bu ilginç hayat öyküsünü paylaştığında da sizleri düşünceniz ile baş başa bırakır. Ve ekler; ‘’Yaşadıklarıma iki şekilde bakabilirsiniz. Ya dünyanın en şanssız insanıyım, ya da en şanslısı. Ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum."

Şimdi sıra sizde. Sizce bu yaşananlar şans mı şanssızlık mı?

Benim cevabım yazımla bütünleşti. Bana göre yaşamak başlı başına büyük bir ŞANS. 

Her günümüz umut dolu MUCİZElere gebe. Yeter ki her şart altında yaşama sımsıkı tutunalım ve ANların farkında olalım.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

12.05.2014





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...