Oysaki şans hep bizden
yana inanın bana. Öyle olduğuna baştan inanmak da yarınlar için en güzel
yatırım.
Şimdi paylaşacağım
gerçek bir hayat öyküsü. Bu öyküyle ilgili araştırma yaptığımda başlığı ilgimi
çekmişti. ‘’ Dünya'nın Hem En Şanslı Hem de En Şanssız Adamının İnanılmaz
Hikâyesi.’’ Ancak hayat hikâyesini
öğrendiğimde ben bunun şansızlık değil tamamen ŞANS olduğunu düşündüm. Sonuna
kadar okuduğunuzda bakalım sizler ne düşüneceksiniz?
Öykünün kahramanı Frane
Selak isimli bir müzik öğretmeni. Hırvatistan’da 1929 yılında doğmuş. 38 yaşına
kadar rutin giden yaşamı ondan sonra birdenbire değişmiş. Hayatının pamuk
iplikleri kopma noktasındayken şansı ona hep yardım etmiş. Nasıl mı? İnanın
bana; okuduğunuzda şaşıracak, hatta ‘’Yok, bu kadarı da olmaz.’’ diyeceksiniz.
Öykümüz 1962 yılında soğuk
bir kış günü başlar. Frane Selak trenle bir yolculuktadır.
Şu anda Bosna-Hersek’in
başkenti olan Saraybosna(Sarajevo) 'dan Dubrovnik'e giderken, birden tren raydan
çıkar. Ve birkaç vagon hemen aşağısındaki donmuş nehre devrilir. Kazada 17
yolcu hayatını kaybeder. Diğer yolcularla beraber buz gibi nehre düşen Selak ise
o zor kış şartlarına rağmen, kıyıya kadar yüzüp kurtulur. Sadece kolu kırılmış
ve ufak tefek çiziklerle kazayı atlatmıştır. Mutludur.
Kahramanımız bir yıl
sonra küçük bir uçakla Zagreb'den Rijeka'ya yolculuk etmeye karar verir. Ancak
her ne olursa olur ve bir anda uçağın kapısı açılır. Basınç farkı nedeniyle kapı
yakınında oturan yirmi yolcu dışarıya uçar. Selak’da aralarındadır.
Birkaç
dakika sonra ise uçak yere çakılır. On dokuz kişi hayatını kaybederken
kahramanımız gözlerini hastanede açar. Bir saman yığınına düşmüş ve orada
bulunup hastaneye kaldırılmıştır. Birkaç kırık ve sıyrık dışında turp gibidir.
Aradan 3 yıl geçer. Bu
sefer Selak seyahatini otobüsle yapmayı tercih eder. Ancak bindiği otobüsün
tekerleği patlar. Yoldan çıkar. Köprüden aşağıdaki nehre uçar. Bu kazada dört
kişi hayatını kaybederken; Selak yine yeniden hafif yaralı olarak kurtulmuştur.
Tüm bu yaşadıkları onu
uzun süre seyahatlerden alıkoyar. Nihayet 1970 yılında içindeki yolculuk isteğine
yanıtsız kalamaz. Haliyle yaşadıklarından bir şekilde etkilendiği için de önce
düşünür taşınır. Ve tüm yol araçlarını bir yana bırakır. Kendisi için en
güvenlisinin, arabasıyla seyahat etmek olduğuna karar verir. Yavaş yavaş ve
sakin bir yolculuk en iyisidir diye düşünür. Ama o da ne? Yolda seyir
halindeyken arabasının motoru alev almasın mı? Arabasını hemen durdurur.
Kendisini dışarıya atar. Ardından ise arabası büyük bir gürültüyle infilak
eder. Giden arabasının ardından şaşkınlıkla bakarken ne düşüneceğini
şaşırmıştır artık.
Bu olayın üzerinden tam
üç yıl geçer. Bu sefer yeni aldığı arabasıyla yoldayken; bozuk bir benzin
pompası Selak'ın arabasının motoruna benzin akıtır. Hemen ardından da alev alır.
O panik anında sakinliğini koruyan ve arabasından çıkmayı başaran kahramanımız;
bu kazadan da kurtulur. Bu sefer saçlarının büyük bir kısmı yanmıştır.
Yıllar yılları kovalar.
1995 yılında Zagrep sokaklarında yaya yürürken, kendisine bir otobüs çarpar. Bu kez de ölüme meydan okumuş ve sıyrıklarla
hayata tutunmuştur.
1996 yılında yine
arabasıyla bir dağ yoldayken; dikkatsiz bir tır sürücüsü aracına çarpar. Yaklaşık
100 metrelik bir uçuruma yuvarlanan Selak; o anda camdan atlamayı başarır.
Arabası aşağıya düşüp parçalanırken, kendisi minicik bir ağaca tutunarak yaşama
yeniden gülümser.
Şimdi sorarım size. Hayatın
bu son derece şaşırtıcı çalımlarını her defasında ustalıkla geçiştiren ve
hayatta kalan Frane Selak; sizce şanslı değil mi?
Ama durun hemen cevap
vermeyin. Çünkü öykümüzün sonu çok daha ilginç.
Tam 72 yaşına geldiğinde
hayatında çok büyük bir olay daha olur. İlk kez aldığı piyango biletine büyük
ikramiye çıkar. 1 milyon dolardan fazla para kazanır.
Bu olaydan bir yıl sonra
kendisine bir TV reklam teklifi gelir. Başta teklinin cazibesine kapılıp kabul
eden kahramanımız; sonradan fikrini değiştirir. Çünkü reklam filminin
çekileceği yer Avustralya’ dadır. Ve Frane Selak uçakla gitmeyi ret ederken
şöyle der; "Şansımı test etmek istemiyorum.’’
Bu ilginç hayat öyküsünü
paylaştığında da sizleri düşünceniz ile baş başa bırakır. Ve ekler;
‘’Yaşadıklarıma iki şekilde bakabilirsiniz. Ya dünyanın en şanssız insanıyım,
ya da en şanslısı. Ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum."
Şimdi sıra sizde. Sizce
bu yaşananlar şans mı şanssızlık mı?
Benim cevabım yazımla bütünleşti. Bana göre yaşamak başlı başına büyük bir ŞANS.
Her günümüz umut dolu MUCİZElere gebe. Yeter ki her şart altında yaşama sımsıkı tutunalım ve ANların farkında
olalım.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
12.05.2014
Kaynak: http://onedio.com/haber/dunya-nin-hem-en-sansli-hem-de-en-sanssiz-adaminin-inanilmaz-hikayesi-298931
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder