Mutluluk gelsin diye
beklemeden.
O görünmez tarlaya
sihirli çiçek tohumları ekmek…
Hepimizin yaşam gayesi
bu değil mi zaten?
Kısacık süren Anlardaki
o çilek lezzetiyle kocaman gülümsemek. Gülümsetmek.
İşte şimdi size
yüzünüzde kocaman tebessümler yaratacak; böylesi güzel bir videodan söz etmek
istiyorum. Kısacık, ama verdiği mesajlar öyle önemli ki. İzlediğimde yazmadan
olmaz dedim. İstedim ki sizler de benim kadar umutlu olun hayattan ve
getirdiklerinden.
Yer Japonya.
Gündüz şehrin
koşturmacası içinde genç bir erkek var ekranlarda. Sırtında çantası ile
yürüyor. Birdenbire başından dökülen suyla kendini yan tarafa atıyor. Yukarıya doğru
baktığında bir oluktan caddeye akmakta olan suyu görüyor. O anda gözüne ilişen
saksıyı tam altına yerleştirip, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.
Biraz ileride seyyar
arabasını itmeye çalışan genç bir kadın beliriyor ekranda. Koşarak yanına
gidiyor. Verdiği destekle basamağı beraberce atlatıyorlar. Kadın içtenlikle teşekkür
ediyor.
İçi memnuniyetle kadının
yanından ayrılan genç adam; öğlen yemeği için bir lokantaya oturuyor. Verdiği
siparişle karnını doyururken, bir sokak köpeği yanına geliyor. Patisini dizine
koyuyor. Belli ki aç. O anda kendi açlığını unutan adam, yemeğini köpekle
paylaşıyor.
Yemek sonrası yolunun
üstünde dilenmekte olan bir anne kıza rastlıyor. Önlerindeki karton parçasında
‘eğitim için’ yazısını görünce duruyor. Cüzdanından çıkardığı hayli yüklü bir
miktarı önlerine bırakıyor. Anne kız mahcup, başları önlerinde. Ama umutlu.
Genç adam hayat
serüvenindeki yolculuğunda oldukça dikkatli. Etrafında yaşananlarla ve yaşayanlarla
da son derece ilgili.
Bakıyor.
Görüyor.
Fark ediyor.
‘Bana ne’ deyip geçip
gitmeden; yapabileceklerini düşünüyor. Kendince çözümler yaratıyor.
Peki ya etrafındaki
diğer insanlar? Neredeyse hiç biri yaptıklarını tasvip etmiyor. Genç adam ise bunları
hep görmezden geliyor. Kendi doğrularında ilerlemeye devam ediyor.
Hayat serüvenindeki
koşusu, birbirine benzer günlerin adeta tekrarı gibi geçip gidiyor.
Su saksıdaki bitkiyi suluyor.
Seyyar satıcı kadın her
gün aynı saatte yolları kesişen geçen adamı güvenle bekliyor. Beraberce
arabasını iterlerken; zorlukları beraberce aşmanın keyfine varıyorlar.
Sokak köpeği yine
yemeğine ortak oluyor.
Dilenci kadın ve kızı
yine sabırla para bekliyor.
Kahramanımız ise yaşamın
önüne çıkardıklarını önemsemeye devam ediyor. ANları kaçırmıyor. O görünmez
tarlaya her gün bıkmadan, usanmadan, karşılık beklemeden sevgi tohumları
ekiyor.
Ancak yaptıkları bu
kadarla sınırlı değil. Fazlası da var. Örnek mi? Otobüste giderken, yanında
ayakta duran genç kadına yer vermenin keyfini yaşıyor.
İş dönüşü apartmanında
yaşayan yaşlı komşunun kapısına muz hevengi asıyor. Sessizce kimseler görmeden.
Kapıyı açan yaşlı kadın sevinç içinde muzu alırken, sağa sola bakınıyor.
Ortalıkta kimseyi göremiyor, ama gözlerindeki şükür duygusu mutlu olduğunu öyle
güzel açıklıyor ki.
Evet; görünürde genç
adamın elde ettiği hiçbir şey yok gibi. Üstelik çok değerli zamanını, zorlukla
kazandığı parasını hiç tanımadıklarıyla paylaşıyor. Günlerce yemeğine ortak
olan sokak köpeği nedeniyle de karnı doğru dürüst doymuyor.
Ancak hiç birini
önemsemiyor. Yoluna ve yaşamın önüne çıkardıklarına FARKINDALIKLA ve SEVGİYLE
devam ediyor. İçindeki huzura sıkıca sarılıyor.
Ta ki kızıyla beraber
dilenen anneye yalnız rastlayıncaya kadar. Gözleri ister istemez o masum
bakışlı kızını ararken, aklına üşüşen kötü düşüncelerden kurtulamıyor. İçi sıkılıyor.
Tam bu sırada duyduğu sesle arkasına dönüyor. Karşısında yepyeni önlüğü ile
okuldan dönen kızı görmesin mi? Küçük kızın kahramanımızın gözlerinin içine o
tatlı bakışı, annesinin minnet ve şükran dolu bakışlarıyla birbirine karışıyor.
Günlerdir hiç bir
karşılık beklemeden, sevgiyle yaşamını paylaşmasının karşılığı değil midir bu
bakışlar?
Sessizce kapısına muz
bıraktığı yaşlı komşusuyla yaşadıkları; yığınla paranın satın alamayacağı kadar
kuvvetli bir sıcaklık yaratmaz mı yüreğinde?
Her gün yemeğine ortak
olan sokak köpeği artık onunla beraber yaşarken; yalnızlığını paylaştığı can
dostu olmamış mıdır?
Her gün akan suyla
sulanan saksıdaki çiçekler büyüyüp çevresine güzel dokunuşlar bırakmaya başlamamış
mıdır?
Seyyar satıcı kadın
artık daha mutlu ve umutlu değil midir?
Kızının eğitimi için
dilenmek zorunda kalan çaresiz anne; saksıda kurumaya terk edilmiş çiçek; muzun
neredeyse tadını unutan yaşlı komşu; hayatta hep terk edildiğini zanneden
seyyar satıcı kadın; her yeni gün karnını doyurmak için insanların gözlerinin
içine bakan sevgiye hasret sokak köpeği; ayakta durmakta zorlanan otobüsteki
genç kadın…
Peki ya sizin, ya bizim
hayatımızda?
Her gün karşımıza
bunlardan onlarcası çıkmıyor mu? Hangisini görüyor, hangisine yardım ediyoruz?
En önemlisi hangisinin yaşam zorluğunun FARKINDAYIZ? Bırakalım maddi yardımı;
sadece tebessüm etmek bile ne çok işe yarıyor yeri geldiğinde bir bilseniz. Bir
canlıyı önemsemek asıl olan.
Şimdi yazımın en başına
dönelim mi? Hayatta en çok arzuladığımız şey neydi?
Ama böyle…
Her ANIN FARKINA
vararak. Yaşamdaki her kareyi önemseyerek.
Sevgiyi ve içtenliği hiç
düşünmeden etrafımızdakilerle paylaşarak.
Paylaşıp çoğalmanın
hiçbir zenginlikle kıyaslanamayacağını bilerek.
Anlar, farkındalıklar ve
mutluluk hepsi bizim… Ama paylaştıkça değerleri artıyor; ne olur unutmayalım.
Her kitabını keyifle
takip ettiğim ünlü Brezilya’lı yazar Paulo COELHO, bakın ‘’Zâhir’’ romanında
sevgiden nasıl bahseder?
‘’Güneşin, denizlerin, rüzgârların
enerjisinden yararlanabiliriz. Ancak, insanoğlunun sevginin enerjisinden
yararlanmayı öğrendiği gün, ateşin keşfedildiği gün kadar önemli olacak.’’
O halde gelin; bizler de
bu doyumsuz enerjiden yaralanmayı alışkanlık haline getirelim. Sevgiyle el
uzatalım karşımızdakilere. Kim olursa olsun canlı olduklarını önemseyerek.
GÖNÜL gözümüz açık olsun her daim. AŞKla bakmanın güzelliğini ve yaşamdaki o minicik
mutluluk harelerini BERABERCE kucaklayalım.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
12.04.2014
İzlemek isteyenler için video linki: http://www.videoizlesenize.com/mutlaka-izlemeniz-gereken-en-anlamli-videolardan-biri.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder