Hayatta
kalmak ve nesillerini devam ettirmek.
Bu
anlamda bazen bizlere acımasız gelen şeylerde yapıyorlar. Çünkü doğanın onlara
verdiği özellikleri kullanmak zorundalar.
Aralarında
ismini daha önce hiç duymadıklarımız da. Varlıklarından haberdar olduğumuz
halde hiç tanışmadıklarımız da. Bildiklerimiz ise bir şekilde hayatımızın
içindeler.
İşte
sivrisinekler de bunlardan sadece biri. Ancak yaz mevsimi gelince
hatırladığımız, bazen gecelerimizi kabusa çeviren, uykumuzun en tatlı yerinde ‘’Ben
burdayım.’’ diyen o incecik, narin yapılı uçan kanatlılar.
Dünya
genelinde tam üç bin değişik türü var sivrisineklerin. Böcek sınıfından
geliyorlar. Çoğu insanlara saldırmıyor, kendi halinde yaşayıp gidiyor.
Peki
kanımızı emen, soktuğu yeri kaşındıranlar neyin nesi dersiniz?
Şimdi
sıkı durun. Çünkü onlar birer ANNE.
Kendi
yumurtalarını üretebilmeleri için proteine ihtiyaçları var. Ve bu amaçla sivrisineklerin
sadece dişileri kan emiyor. Hem de o anda bulabildikleri her canlıdan. Bunlara kuşlar,
sürüngenler ve hatta deniz yüzeyinde gezinen balıklar da dahil.
Dişiler
böyle didinip dururken; erkekler ne yapıyor dersiniz?
Onların
keyfi yerinde. Çiçek özleriyle besleniyorlar, tıpkı arılar gibi.
Dişiler
anne olabilmek için; hem duyargalarını hem de 6 bacağında bulunan minicik alıcılarla
etrafı tarıyor. Nemi, teri ve ısı özelliklerini tespit ediyor.
Sivrisineklerin
duyargaları o denli hassas ki; 1santigradın binde biri kadar olan sıcaklık
değişimini dahi anında algılıyor. Böylece hedefe kilitlenmesi an meselesi. Yapılan
deneyler, kendilerini çeken kokuları, camın arkasından bile hissedebildiklerini
göstermiş.
Ama
dikkat ederseniz, aramızdan bazılarına daha çok yaklaşıyor. Bunun da bir nedeni
varmış meğerse. Nefes verirken çıkardığımız karbondioksit bulutunun içine dalan
dişiler ileri geri hareketle ölçümünü yapıyor. Değerler kendisi için cazip ve
özendirici ise hemen harekete geçiyor. Yoksa yaklaşmıyor bile.
Uygun
hedefi gözüne kestirince kendi uçuş tekniğini kullanıyor. Düz ya da direkt
değil de kavisli bir uçuş hareketi yapıyor. Ve yaklaşık 5-30 saniye içinde
hedefine konuyor. Artık emme işlemine hazır.
Hepimizin
‘iğne’ olarak bildiği hortumu, aslında çok karmaşık mükemmel bir beslenme
cihazı. Her bir detayı tek tek dizayn edilmiş minicik bir makine parçası adeta.
Kan
emmek için; ağzının altındaki kesede yer alan 2 tüp ve 2 testere ağızlı
bıçağını kullanıyor. Önce bıçaklarıyla deride deliğini açıyor. Ardından 1. tüple
tükrüğünü deliğin içinde boşaltıyor. Bu sayede kanın pıhtılaşmasını önlemiş
oluyor. Ardından 2. Tüpü sokarak fark ettirmeden kanı kolayca emiyor. Tüm bu
işlem yaklaşık 205 saniye kadar sürüyor. Deposunu kanla doldurunca da hafif
sersemlemiş bir halde oradan ayrılıyor.
Artık
yavrularını yapmak için gerekli proteine sahip ve mutlu bir anne o.
Biliyorum
ısırmaları son derece rahatsız edici.
Gün
geliyor bizi bulunduğumuz yerden bile kaçırtabiliyor.
Hatta
türler arasından 100 kadarı son derece zararlı. Hastalık yayabiliyor. Ama geri
kalanlar zararsız. Sadece ısırıyor ve kaşındırıyor. Ve tüm bunları sadece
yavruları için yapıyor.
Böyle
bir yazıyı neden mi kaleme aldım ve paylaştım?
Sivrisineklerle
haşır neşir olduğumuz anlarımız için; küçücük bir tebessüm yaratmaktı amacım.
Umarım karşılaştığınızda hatırlarsınız.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
13.08.2015
Kaynaklar:
http://www.msxlabs.org; http://www.sizinti.com.tr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder