29 Ağustos 2015 Cumartesi

AMA O BİR ANNE…

Hepimiz biliyoruz ki; yaşantımızda karşımıza çıkan tüm canlıların tek bir amacı var.

Hayatta kalmak ve nesillerini devam ettirmek.

Bu anlamda bazen bizlere acımasız gelen şeylerde yapıyorlar. Çünkü doğanın onlara verdiği özellikleri kullanmak zorundalar.

Aralarında ismini daha önce hiç duymadıklarımız da. Varlıklarından haberdar olduğumuz halde hiç tanışmadıklarımız da. Bildiklerimiz ise bir şekilde hayatımızın içindeler.

İşte sivrisinekler de bunlardan sadece biri. Ancak yaz mevsimi gelince hatırladığımız, bazen gecelerimizi kabusa çeviren, uykumuzun en tatlı yerinde ‘’Ben burdayım.’’ diyen o incecik, narin yapılı uçan kanatlılar.

Dünya genelinde tam üç bin değişik türü var sivrisineklerin. Böcek sınıfından geliyorlar. Çoğu insanlara saldırmıyor, kendi halinde yaşayıp gidiyor.

Peki kanımızı emen, soktuğu yeri kaşındıranlar neyin nesi dersiniz?

Şimdi sıkı durun. Çünkü onlar birer ANNE.

Kendi yumurtalarını üretebilmeleri için proteine ihtiyaçları var. Ve bu amaçla sivrisineklerin sadece dişileri kan emiyor. Hem de o anda bulabildikleri her canlıdan. Bunlara kuşlar, sürüngenler ve hatta deniz yüzeyinde gezinen balıklar da dahil.

Dişiler böyle didinip dururken; erkekler ne yapıyor dersiniz?

Onların keyfi yerinde. Çiçek özleriyle besleniyorlar, tıpkı arılar gibi.

Dişiler anne olabilmek için; hem duyargalarını hem de 6 bacağında bulunan minicik alıcılarla etrafı tarıyor. Nemi, teri ve ısı özelliklerini tespit ediyor.

Sivrisineklerin duyargaları o denli hassas ki; 1santigradın binde biri kadar olan sıcaklık değişimini dahi anında algılıyor. Böylece hedefe kilitlenmesi an meselesi. Yapılan deneyler, kendilerini çeken kokuları, camın arkasından bile hissedebildiklerini göstermiş.

Ama dikkat ederseniz, aramızdan bazılarına daha çok yaklaşıyor. Bunun da bir nedeni varmış meğerse. Nefes verirken çıkardığımız karbondioksit bulutunun içine dalan dişiler ileri geri hareketle ölçümünü yapıyor. Değerler kendisi için cazip ve özendirici ise hemen harekete geçiyor. Yoksa yaklaşmıyor bile.

Uygun hedefi gözüne kestirince kendi uçuş tekniğini kullanıyor. Düz ya da direkt değil de kavisli bir uçuş hareketi yapıyor. Ve yaklaşık 5-30 saniye içinde hedefine konuyor. Artık emme işlemine hazır.

Hepimizin ‘iğne’ olarak bildiği hortumu, aslında çok karmaşık mükemmel bir beslenme cihazı. Her bir detayı tek tek dizayn edilmiş minicik bir makine parçası adeta.  

Kan emmek için; ağzının altındaki kesede yer alan 2 tüp ve 2 testere ağızlı bıçağını kullanıyor. Önce bıçaklarıyla deride deliğini açıyor. Ardından 1. tüple tükrüğünü deliğin içinde boşaltıyor. Bu sayede kanın pıhtılaşmasını önlemiş oluyor. Ardından 2. Tüpü sokarak fark ettirmeden kanı kolayca emiyor. Tüm bu işlem yaklaşık 205 saniye kadar sürüyor. Deposunu kanla doldurunca da hafif sersemlemiş bir halde oradan ayrılıyor.

Artık yavrularını yapmak için gerekli proteine sahip ve mutlu bir anne o.

Biliyorum ısırmaları son derece rahatsız edici.
Gün geliyor bizi bulunduğumuz yerden bile kaçırtabiliyor.

Hatta türler arasından 100 kadarı son derece zararlı. Hastalık yayabiliyor. Ama geri kalanlar zararsız. Sadece ısırıyor ve kaşındırıyor. Ve tüm bunları sadece yavruları için yapıyor.

Böyle bir yazıyı neden mi kaleme aldım ve paylaştım?

Sivrisineklerle haşır neşir olduğumuz anlarımız için; küçücük bir tebessüm yaratmaktı amacım. Umarım karşılaştığınızda hatırlarsınız.   

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

13.08.2015




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...