Peş
peşe dizilmiş sayılar var önümüzde. Ama öyle bir AN geliyor ki, artı bir sayı
daha eklenince alışılagelmiş pek çok düzen değişebiliyor. İşte eşik atlatan
sayılar…
Bu önemli deneyi kitlelere ulaştıran Amerikalı bir gelişim yazarı.
Jr.Ken Keyes.
Kitabın ismi Yüz Maymun (The Hundred Monkey ).
Önce
yapılan araştırmayı paylaşmam gerek. Böylece hafızamızda asla unutmayacağımız
birkaç cümlemiz olacak çünkü.
Deneyi gerçekleştiren ve adım adım izleyen kişi; Amerika’daki Duke Üniversitesi‘nden bir biyolog.
Dr. Joseph Banks Rhine.
Psişik yetenekleri inceleyen Rhine, parapsikolojinin öncülerinden.
Dr. Joseph Banks Rhine.
Psişik yetenekleri inceleyen Rhine, parapsikolojinin öncülerinden.
Gelin
şimdi bu keyifli deneyin ayrıntılarına bakalım.
İsmi
‘’100 Maymun Deneyi.’’
Yıl
1952.
Bu
kez Pasifik Okyanusundayız.
Yer
Japonya’nın minicik adalarından Koshima.
Konunun
kahramanları maymunlar. En çok da minik dişi maymun İmo. Doğal ortamlarında her
türlü davranışı incelenen bu maymunlar, ‘Maçaca Fuscata’ türüne aitler.
Gün
geliyor, bilim adamları maymunların yiyebilmesi için kumların içine tatlı
patates bırakıyor. Bu tadı çok seven maymunlar mutlular. Ancak bir sorunları
var. Üzerindeki kum nedeniyle patatesin tadını tam alamıyorlar. Yine de aç
kalmamak adına yiyorlar.
Peki
içlerinden İmo ne yapıyor dersiniz?
O küçük yaşına rağmen sorunlarına harika bir çözüm buluyor. Kumdan çıkardığı
tatlı patatesleri, en yakın su birikintisinde yıkıyor. Böylece gerçek tada
ulaşıyor. Bu güzel haberi annesine öğretiyor hemen. Ardından arkadaşlarına.
Onlar da kendi annelerine.
Haberi
duyan maymunlar; kumlu patatesi suda yıkayarak yemeyi alışkanlık haline
getiriyor.
Ancak
topluluk içindeki bazı maymunlar bunu reddediyor. Kumlu patates yemeye devam
ediyor.
Bunlar
kimler mi?
Bazı
yetişkin maymunlar. Çünkü yeniliklere açık değiller. Hele hele çocuklardan
fikir almak hiç onlara uygun değil.
Tam
6 yıl böylece geçiyor. Kabul etmeyenler bir yana, tam 99 maymun yeni sistemle
beslenmeyi tamamen benimsiyor. Fakat 1958 yılının son mevsimlerine doğru
herkesi şaşırtan bir olay oluyor.
Yine
günlerden bir gün, tam gün doğarken 100. Maymun aralarına katılıyor. İşte o AN
her şey tamamen değişiyor. Aynı günün akşamı, adadaki tüm maymunlar
patateslerini yıkayarak yemeye başlıyor.
Sözün
kısası 99 sayısına eklenen sadece 1 sayıyla bambaşka bir enerji ortaya çıkmış
oluyor. İşte eşik atlatan sayı ve sayıların gücü. Enerjiye olan inanılmaz
etkisi.
Bu
güzel enerji değişimi bununla da sınırlı değil üstelik. Diğer ada sakini
maymunların da bu güzel değişime hızla katılmaları bilim adamlarını iyice
şaşırtıyor.
Çünkü
diğer ada maymunları patates yıkama tekniğini görme şansına sahip değiller.
Peki nasıl oluyor da bu değişime katılıyorlar dersiniz?
Uzmanlar
bunun zihinden zihne bir aktarım olduğunu ve mesafelerin bu aşamada önemini
yitirdiğini belirtiyor. Yeni bir düşünce ve davranışın, topluluk içindeki
mucizevi aktarımı; değil de nedir bu?
Bu
deneyde eşik atlatan sayı 100 olduğu için; deneyin ismi ‘’100. Maymun deneyi’’
olarak kayıtlara geçiyor.
Üstelik
bu ve benzer deneyler; farklı zamanlarda, değişik şekillerde tekrarlanmış.
Sonuçta bilim adamları hep aynı sonuca ulaştıklarını fark etmiş. Ağustos
böceklerinin ve kurbağaların aynı ritmi yakalayarak seslerini birbirlerine
koordine etmeleri buna güzel bir örnek. Bitkilerin birbirleriyle titreşim
yoluyla haberleştikleri de cabası.
Eşik atlatan sayılarla aslında kritik kütle
yakalanıyor bir şekilde.
Kritik
kütle ne mi? Sayı belirli bir sınırı aştığı zaman; topluluğu oluşturanların
aynı davranış şekline yönelmeleri. Buna sebep olan da morfogenetik yapıları,
yani karakteristik özellikleri. Uzmanlar böyle açıklıyor.
Buna
benzer deneyler Avustralya ve İngiltere’de insanlar arasında da yapılmış. Sonuçta
hepimiz arasında görünmeyen bir enerji olduğu ve eşik sayısı yakalanırsa
muhteşem değişimler olabileceği ortaya konmuş. Yani hepimiz tek başımıza
önemliyiz. Gün gelip eşik sayısı atlatan kişi olmamız an meselesi.
Şimdi
sıkı durun, bizlerin ancak deneylerle ulaştığı bu harika bilgiler; ilkel
kabilelerde eskiden beri doyasıya yaşanıyor çünkü. Yeniden okumaya başladığım
Aborjinlerin yaşamından kesitler sunan ‘’Bir Çift Yürek’’ romanındaki gibi
tıpkı. Onlar ayrımcı değil, hep birleştiriciler. Huzuru kendi içlerinde yakalamayı
öyle iyi biliyorlar ve doğayla öyle güzel sessiz iletişim kuruyorlar ki. Bunlar
bizlerin ne yazık ki hala öğrenemediği değerler.
Burada
iki nokta çok önemli bence. Bir tanesi birleşerek şahane şeyler yapabilmenin
gücünü hissetmek. Diğeri ise BİRden BÜTÜNe geçmenin hazzını yaşamak.
Hepimiz
tek tek çok özeliz. Çok önemliyiz. Ama asıl olan; kendimizi sevdiğimiz kadar birbirimizi
saygı ve sevgiyle kucaklamak. Değer vermek ve bunu hissettirmek.
Hani
hep içimizden düşündüğümüz gibi; ‘’Adam sen de, tek bir kişinin eksikliğinden
ne çıkar ki?’’ dememek lazım. Gün gelir tek bir katılımla pek çok güzelliğin
yolu önümüze seriliverir. Ne dersiniz? Eşik atlatan sayılar; her ne yapılıyorsa
hepimize güzellikler taşısın dileğimle.
Aynı
evrende BÜTÜNde çok daha güzel olduğumuzu hiç unutmayalım olmaz mı?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.06.2015
Kaynaklar:
http://okyanusum.com; http://en.wikipedia.org;
http://www.sonsuz.us; http://huseyinsayin.com; http://arsiv.indigodergisi.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder