Sevgi
sözcüğünün geçek anlamı nereden geliyor biliyor musunuz?
Latince
bir kelime olan ‘a-mors’ dan. Anlamı ‘ölümsüzlük’ demek.
Üstelik
geçenlerde dünya genelinde yapılan bir ankette; en romantik sevgi sözcüğü yine
bu kelimeye verilmiş.
Sevginin
gücünü, ihtişamı anlatan bir başka sözcük ise Rönesans döneminde adeta simgeleşmiş.
‘’Amor
vincit omnia’’
Anlamı
‘Sevgi her şeyi fetheder, yener.’ demek.
Hepsi
sevginin gücünü anlatan satırlar, öyle değil mi?
Sevgi
ve aşkla bakabilmek hayata ve anlara…
Tüm
amacımız bu doğrultuda değil mi zaten?
Bu
nedenle ne kadar çok sevgiden söz edersek, sevgiyle ilgili sözcükler ve yazılar
paylaşırsak o kadar iyi hepimiz adına. Biliyorum ki sizler de bana
katılacaksınız.
Sevgiden
söz edip de, sevgi kuramının kurucusu Amerikalı ünlü psikanalist, sosyolog ve
filozof Erich Fromm’dan bahsetmeden olmaz elbette.
Almanya
doğumlu Fromm bakın sevgiyi nasıl tanımlar?
‘’Sevgi,
insanlığın sorunlarına bir yanıt olarak; kişideki aktif ve yaratıcı gücün
kaynağı bir enerjidir.’’ der ve devam eder.
‘’Bu
yaratıcılıkla SEVMEK bir SANATtır.’’
Ben
bu tanıma bayıldım.
Psikolojide
aşkın formülünü açıklayan Robert Stenberg’ e göre ise; aşk sırasıyla; yakınlık,
bağlılık ve tutkudan oluşuyor.
Şimdi
gelin sevginin sözlüklerdeki tanımına bakalım.
“İnsanı
bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten
duygu.”
Ancak
bu tanımı yetersiz ve yüzeysel bulan birçok yazarın, sevginin tam anlamıyla
tanımlanamayacağını belirttiklerini de paylaşmak isterim.
Sevginin
felsefedeki tanımı ise şöyle; ‘’Herhangi bir nedene dayandırılamayan
duygudaşlık.’’
Hiç
dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama; ölümsüz bir şehir olarak tarihi süsleyen;
Roma şehrinin ismi de ‘amor’ kelimesinin tersten yazılmış hali.
R
O M A … A M
O R
Roma
da tıpkı İstanbul gibi, yedi tepe üzerine kurulmuş gerçek bir aşk şehri.
Üstelik içinde bambaşka bir devlet barındıran tek şehir. Çünkü 5
kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en küçük devleti olan Vatikan burada.
Bu
isim, Roma şehrinin kurucusu olarak kabul gören Romulus tarafından verilmiş. Ve
böylece şehrin ismiyle ölümsüzleştiğine inanılmış. Hatta kral Romulus ‘Tanrı
Quirinus’ olarak tanrılaştırılıp tapılmış o yıllarda. Efsanesi de hayli ilginç.
Romulus
ikiz kardeşiyle beraber dünyaya gelir. Ancak, her ikisi de henüz daha bebekken;
taht kaygısı yüzünden; bir sandık içinde İtalya’nın üçüncü büyük nehri olan Tiber’e
atılır. Tesadüfen bir dişi kurt tarafından bulunur. Onun sütüyle beslenir.
Sonradan onları bulan kralın çobanı ve eşi sayesinde büyüyüp, cesur iki
delikanlı olurlar.
Ancak
kurmak istediği kentin ilk hazırlıklarını yaparken; ne yazık ki iki kardeş birbirine
düşerler. İkiz kardeşini öldüren Romulus; kendi ismini vererek ölümsüzlüğüne
ilk imzayı attığına inanır. Hem savaşta,
hem de barışta güçlü yapısıyla büyük bir lider olduğunu kanıtlar. Son anına
kadar kurduğu kentte kral olarak yaşar. Ölümü ise hayli ilginçtir. Günlerden bir
gün çıkan büyük bir fırtınada kaybolur. Ve halkı onun gökyüzüne yükselerek,
Tanrılar katına çıktığını düşünür.
Elbette
bu bir efsane. Ancak isimlerin bu denli benzer olması, aşktan Roma’ya uzanan
yolun gizemini de açıklar gibi.
Sevginin
Yunan mitolojisindeki yeri ise apayrı. Bu muhteşem duyguyla ilgili pek çok
Tanrı var.
İşte
onlardan bazıları.
Kardeşçe
sevginin adı Agape; cinsel sevgiyi temsil eden Eros; bozulan aşkları düzelten
Philia; anaç sevginin kahramanı Storge; insanlar arasındaki kini ve düşmanlığı
aşka dönüştüren Xenia ve son olarak hepimizin tanıdığı aşk ve güzellik
tanrıçası Afrodit.
Çin
geleneğinde ve felsefesinde aşk ana kavramlardan bir tanesi. Sadece canlılara
değil, cansız olan her şeye sevgiyle yaklaşma felsefesini benimsemişler yıllar
içinde. Aynı şekilde sevgiyi saygıyla süsleyen Japonlarda bu konuya ciddiyetle
yaklaşıp uygulayanlardan. Bizim kültürümüzde ise ilahi aşk ön planda tıpkı
Farslılar gibi.
Son
sözler kucaklaşmanın bir ihtiyaç olduğunu şiddetle savunan, Psikolog Virginia
Satir’den gelsin. Yaşamımıza devam etmek adına 4 kez; gelişmemiz içinse 12 kez
kucaklaşmaya ihtiyacımız olduğunu belirtiyor satırlarında.
Gerçekten
de kucaklaşmanın insan ruhuna ve bedenine olan olumlu etkileri muhteşem.
Stresimizi anında alması, sakinleştirmesi, enerjimizi artırması, gülümsetmesi
değme ilaçlardan daha kıymetli bence.
Belki
de bu yüzden sımsıkı kucaklaşmaları çok seviyorum ben. Sevgiyi derinden
hissetmenin ve hissettirmenin en özel yolu.
O
halde bizler ne duruyoruz hala? Yaşantımıza aşkı, sevgiyi davet edelim ve
sevgiyle kucaklaşmanın muhteşem enerjisini birbirimize aktaralım.
Sevgiyle
ve aşkla kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.07.2015
Kaynaklar:
Tanrılar Okulu- Stefano D’Anna; http://tr.wikipedia.org; http://www.turkcebilgi.com; http://gazette.com.tr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder