12 Ağustos 2017 Cumartesi

İÇİMDEKİ ÇOCUĞA ŞEFKAT (2/2)


İyi davranalım özümüze, nazik olalım elimizden geldiğince.

O zaman cesaretimiz artacak, öz güvenimiz yukarılara çıkacak. Zorluklara karşı vereceğimiz mücadeleler bizi korkutamayacak.  Hayata bakışımız güzelleşecek. Daha anlamlı bulacağız her bir detayı. Şükürlerimiz çoğalacak.

Ne zaman kendimize yeten olacağız; işte ondan sonra etrafımıza enerji veren, gülümseyen, yardım etmekten gocunmayan, karşımızdaki her insanın hatta her canlının değerli olduğunu hatırlatmaktan pes etmeyen kişilere dönüşeceğiz.

Tüm bu adımlardan sonra her şey bitecek mi?

Her şey güllük gülistanlık olacak mı?

Elbette hayır.


Yaşamın sürprizleri bitemeyecek ta ki son nefesimize kadar. Önemli olan o ana kadar güçlü kalmak.

Korku ya da endişe bulutları içimizi sardığında; kolayca başa çıkabilmenin yollarını bulmak.

Yok saymadan, bastırmadan, içimize atmadan kabul edip savuşturmak.

Aslında yapılan araştırmalar; etrafımıza gösterdiğimiz destek ve anlayışın küçük bir dilimini dahi kendimize göstermediğimizi ortaya koymuş. Bunun bir nedeni, tüm bu güzel olguların vurdumduymazlıkla karıştırılması belki de. Hani bazı insanları rahatına da çok düşkün olmakla etiketleriz ya onun gibi.

Peki ne yapacağız? Öncelikle kendimizin farkında olacağız. Kendimizi, özümüzü, içimizdeki çocuğu iyi tanımaya çalışacağız. Hata ve kusurlarımızla yüzleşeceğiz. Kendimizi kusurlarımızla seveceğiz. Hayatı ve yaşanan her ne varsa hepsini kabul edip; yolumuza cesaretle devam edeceğiz. 

Şimdi gelin bir mini deneyle bilgi birikimimizi pekiştirelim. 2007 yılında Amerika Wake Forest Üniversitesi’nde yapılan basit bir deney var karşımızda.

Üniversite öğrencisi 84 kadın denekten; ikram edilen tatlı çörekleri yemeleri istenir. İçlerinden sadece bir gruba; çöreği istisnasız herkesin yiyeceği ve kendilerini kötü hissetmemeleri konusunda uyarı yapılır. Ardından deneklerin hepsinden bir kaptaki şekerden tadım yapmaları istenir.

Sonuçta; uyarı yapılan ve öz şefkatleri tatmin edilen küçük gruptakiler az bir miktar şekerle yetinirken; diğerlerinin hissettikleri suçluluk duygusu ile abartarak daha çok şeker yediği gözlemlenir.

Bu minicik deneyde bile öz şefkatin, baştan kabul etmenin duygularımızı ve davranışlarımızı etki altına aldığını gösteriyor. Öyle değil mi?

O halde biz güne neden bu güzel desteklerle başlamayalım ki? Bizi tutan kim var kendimizden başka?

İşte ayna karşısındaki ilk repliğimiz ‘’Nasılsın CANIM?’’

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

02.07.2017





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...