30 Ağustos 2018 Perşembe

GAZ LAMBASI DEYİP GEÇME (1/2)


Varlığını neredeyse unuttuğumuz; zamanımızda nostalji yapmak isteyenlerin bahçelerini, balkonlarını ya da evlerindeki antik bir masanın üzerini süslemek amacıyla tercih ettiği gaz lambaları eskiden ne çok kullanılırmış. Yüksek voltajlı lambalara alışkın gözlerimize hayli solgun ve titrek gelen ışığı, eskilerin tek aydınlatma aracıymış.

Şimdi sizinle paylaşacağım öykünün kahramanı da böylesi bir gaz lambası. Onun nasıl bir mucize yarattığına, bakmaktan öte görmenin insan algılarını nasıl değiştirdiğine şahit olacaksınız.

Soğuk bir kış günü, bir kayak merkezindeyiz. Hafta sonu tatilini geçirmek için gelenlerle dolu bir bölge burası. Yoğun bir tipi ve kar yağışı olduğu için çoğu kayakçı otelinde hava şartlarının düzelmesini beklemekte.

Ancak usta kayakçı olduğunu düşünen bir iş adamı tipiye aldırmadan yola çıkar ve kaymayı dener. Maalesef kısa sürede yolunu kaybeder. Telefonunun da çekmediğini fark ettiğinde, etrafı daha iyi görmek adına biraz daha yükseğe çıkar. Gelin görün ki tipi şiddetlenir ve zengin iş adamı ormanlık alanda kaybolduğunu anlar.

Hava kararmaya, gözleri net seçememeye başlar. Yorgundur. Açtır. Elleri ayakları üşümeye başlar. Uzaktan duyduğu kurt sesleri korkusunu artırır.

En azından sığınacak bir yer bulabilme umuduyla etrafına son bir kez göz gezdirir. 
Derken zayıf mı zayıf, titrek mi titrek bir ışık görür gibi olur.

Birden umutlanır. Gücünün kalan son kısmını kullanıp, ışığa doğru yürümeye başlar. 
Karlar o kadar yüksektir ki düşer, her adımında tökezler; derken az ilerisindeki tahta kulübeye varır. Uzaktan ona yol gösteren ise kapı üstüne asılı duran, titrek ışıklı bir gaz lambasıdır.

Son bir gayretle kapıyı çalacakken, kapı ardına kadar açılır. Arkasında gülümseyen yüzü ile hayli yaşlı ev sahibi görünür. Tanrı misafirini kucaklayan yaşlı adam onu içeri alır. Isınması için kuzinenin yanına oturtur. Isınıp kendine gelmesini sabırla bekler.

Biraz ısınan ve yaşadığı şoktan kurtulan iş adamı, nasıl olup da geldiğini bildiğini ve kapıyı henüz çalmadan açtığını sorar yaşlı adama. Beklendiğini, bu nedenle gaz lambasının kapı dışına asıldığını duyduğunda ise epey şaşırır.

Yaşlı adam sözlerine gün içindeki işaretlerin ona bir misafir geleceğini fısıldadığını söyleyerek devam eder. Örneğin öğlen yapacağı tarhana çorbasına malzemeyi koyarken torbanın elinden kayması ve iki kişilik tarhananın tencereye dökülmesi; her zaman yaptığı ekmeğin iyice kabarıp büyümesi; üç tavuğundan her sabah sadece biri yumurtlarken bugün ikisinin yumurtlaması gibi.

Aklı karışan ve böylesi şeylere pek de inanmayan iş adamı, usulca yaşlı adamı ve evini izlemeye başlar.

Yerdeki ahşap masa üzerinde iki tabak, iki kaşık ve iki bardak görünce; yaşlı adamın eşiyle beraber yemeğe oturacaklarını düşünür. Adama eşini sorar.

Eşinin yirmi yıl önce hayattan ayrıldığını, çocuklarının evi terk ettiğini, kısacası yalnız yaşadığını; masayı da kendisi için önceden hazırladığını söyler.

Tüm duyduklarına sadece tesadüf gözüyle bakıyorken; yavaş yavaş yaşlı adam hakkındaki fikirleri değişmeye başlar. Bu arada kapının dışındaki gaz lambasını içeri alan adam gülümseyerek onu yemeğe davet eder.

Beraberce yemeklerini yerken dışarıdaki fırtına kesilir. Hava açar. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

24.07.2018

1 yorum:

  1. Merhabalar.
    Hikaye gerçekten çok güzelmiş. O kadar beğendim ki, hafızama kazıdım diyebilirim. Benim de "Gaz Lambası" başlıklı bir yazım var. Ancak benim bu yazım, böyle sizin ki gibi bir hikaye türünde değil de onun kullanıldığı zaman içerisinde sadece bilgilendirme amaçlı anlatılmış tasvire ve o eski günlere duyulan özlemi çağrıştıran bir yazı niteliğindedir.
    Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim. O beğenmediğimiz gaz lambasının nelere kadir olduğunu öğreten bu hikayeyi asla unutmayacağım.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...