Yaşamım boyunca her zaman sade olmayı tercih ettim. Gerek kendimle, gerekse evim ve kullandığım eşyalarımla sadeliğin naif tınılarını hep baş tacı ettim. Sadeliği hep sevdim.
Sade ve duru bir tenin makyajlı bir yüzden daha çekici olduğunu düşündüm. Sade ama ince detaylarında zerafet taşıyan giysilerin abartılı kumaşlarla yapılanlardan daha gösterişli olduğunu gözlemledim. Aynı şekilde sade ve küçük takıların, pahalı ve büyük takılardan daha çok yakıştığına tanık oldum.
Sade ve az eşyalarla döşenmiş bir evin yaşayanlarına daha çok mutluluk getirdiğini bizzat yaşadım. Ve sadeliği yaşamım boyunca hep yanımda taşıdım.
Sadelik güzeldir, insana daha çok yakışır ve tevazuyu simgeler. Abartı, gösteriş, çok ve büyük imgelerle örtülü bir hayat ise insanı yorar, iç huzurunu tırmalar diye düşünüyorum.
Bilim adamlarının söylediğine göre; insanın daha az seçeneğinin olması kendisini daha mutlu hissetmesini sağlıyor. İnsanlar her ne kadar aksine, yani daha çok seçeneğin daha çok mutluluk getireceğine inansa da; aşırı fazla seçenek aslında cesaret kırıcı olabiliyor. Çok geniş bir seçenek yelpazesi kişiyi tatmin etmek yerine felce uğratabiliyor. Bu cümleler benim yaşam felsefeme çok uyuyor.
İnsanın daha huzurlu, daha dingin yaşaması günümüz koşullarında çok daha önemli. Çünkü kaos, karmaşa, kalabalık dört bir yanımızı sarmış durumda. Pek çok dalda bu konudaki farkındalığımızı artırmak ve dikkati sadeliğe çekmek için çalışmalar yapılıyor. Evlerimizdeki daha az eşyanın enerji geçişini kolaylaştırdığı dolayısı ile yaşamsal enerji akışını desteklediği söyleniyor.
Aslında çok az şeyle yetinmeyi bilenlerin gösteriş ve ihtişamla örtülü dünyalarında sıkışmış bir halde yaşayanlardan çok daha mutlu oldukları da ortada. Ne kadar çok şeyiniz varsa, dertleriniz de o oranda artıyor. Daha çok para ve daha çok zaman harcamak zorunda kalıyorsunuz.
Keyif veren lükslerin çabucak sıkıcı gereksinimlere ve alışkanlıklara dönüşmesine ‘hedonik değirmen’ dendiğini okumuştum Gretchen Rubin’in The Happiness Project adlı romanından. Şöyle devam ediyordu ‘Makul savurganlık ancak ender yapılırsa mutluluk verir. Sürekli olursa tadı zevki kaçar, üstelik anında tatmin sağlayarak beklentinin getireceği mutluluğu da engeller.’
Ne kadar doğru değil mi? O nedenle bazı büyük Avrupa ülkelerinde başka türlü tatmin yolları arayışı nedeniyle insanlar dejenerasyona uğruyor ve mutlu olmaları gerekli hemen her şeye sahipken aşırı mutsuzluktan intiharın eşiğine itiliyor.
Sadelik güzeldir, sade bir yaşamı tercih etmek hayatın pozitif enerjisine daha çok yakalanmak demektir. Negatif enerjilerin barınacağı köşe, bucak, üst üste yığılı eşya ya da giysiler yoktur yaşamınızda. Az giysiniz varsa üzülmek yerine sevinin derim ben. Dışarıya çıkmak için daha çabuk hazırlanır, nereye neyinizi giyeceğinizi daha kolay belirlersiniz.
Daha az eşyalarla döşenmiş bir evi temizlemek, aradığınız bir şeyi bulmak çok daha kolaydır. Üstelik birbiri içine girmiş eşyalarınız olmadığı için gözünüz yorulmaz, ruhunuz sıkılmaz. Daha kolay hareket eder, istediğiniz değişiklikleri daha rahat yaparsınız.
Yaşam enerjinizi zinde tutmak, pozitif enerjinin dört bir yanınızı sarıp sarmalamasını sağlamak için sadeliğin güzel tınılarını hep tercih edelim. Sadeliğin esas güzellik olduğunu da hiç unutmayalım diyorum ben. Siz de bana katılır mısınız bilmem ama en azından denemeye değer. İnanın farkı fark edince bana hak verecek ve sadeliğin güzel tınılarını benim gibi çok seveceksiniz.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
22.01.2011
Hayatınızı daha sürdürülebilir ve verimli bir hale getirmek istiyorsanız siz de hayatınızdaki fazlalıkları azaltabilir, fazla olan eşyalarınızı satabilir ya da bağışlayabilir, onları yeniden kullanıma kazandırabilirsiniz. 💚 https://www.tarz2.com/sadelestikce-mutlu-ol 🍃
YanıtlaSil