.Hiçlik
duygusu, yarın kaygısı, yaşama dair duyulan ürküntüler,
.kimliksizliğin
tercih edilmesi,
.bir
tüketim nesnesi haline gelişi,
.yalnızlaşmaya
yönelmesi, körelmesi,
.BEN
merkezcil yaşamaya başlaması.
Bireyin kentselleşme süreci ancak toplu yaşamı kabullenmesi, orada ben de varım ama
BÜTÜNÜN SADECE BİR PARÇASIYIM diyebilmesi ile mümkün. Çünkü hiçbir kimse tek
başına ses getiremiyor, mutlu olamıyor. Çoğumuz hala paylaşmanın, sevgi ve
saygı ile birbirini kucaklamanın, hoşgörü ve anlayışla yaklaşmanın aslında
hayatımızı kolaylaştıracağını kabul etmekte zorlanıyoruz nedense.
Alışkanlıklar, aile içi ilk eğitimler, yaklaşımlar buradaki en önemli etkenler.
Kentte
yaşarken hayatımızı bir düzene sokmak adına geliştirilen davranış kalıplarından
bile giderek uzaklaşıyoruz sanki. Oysa ki yine kendimizin koyduğu ve uygularsak
aslında hepimizin çok daha huzurlu ve rahat edeceği hareketler bunlar ve çok da
basitler. Ama görmezden gelme, ‘’sadece ben mi uygulayacağım, bana ne deme’’ dürtümüz
o denli yoğun ki, biliyor ama UYGULAMIYORUZ çoğunu.
.çöplerin hala ayrıştırılarak atılmaması, kağıtların, plastiklerin, camların, pil gibi zehirli atıkların uygun yerlere iletilmemesi,
.araba kullanırken aşırı korna kullanım(ses kirliliği)
.sadece kapalı yerlerde değil, yolda, parkta, bahçede yenen kuru yemişlerin kabuklarının sağa sola rastgele atılması,
.piknik sonrası yenilenlerin olduğu gibi o mahalde bırakılması,
.kapı önüne konan çöplerin hijyenine dikkat edilmemesi,
.bir apartman katında oturduğumuzun unutulması, aşırı müzik, yüksek ses kullanımı, hatta yüksek topuklular, terlikler; balkonlardan aşağıya atılan öte beri,
.otoparklarda hala sadece ben varım demek, engellilerin yerine park etmek,
.kuyruklarda öne geçme, başkasının yerini alma telaşı,
.sakızların
sokaklara atılması, tıpkı sigara izmaritlerinde olduğu gibi,
.araba kullanırken yayaları görmezden gelme, özellikle yağmurlu havalarda
.yine araba kullanırken önündekini, yanındakini aşırı sıkıştırma(özellikle kadın sürücüleri)
.toplu taşıma araçlarında bırakın sıraya girmeyi, her türlü rahatsız edici davranışı alenen uygulama, kişisel bakımına itina göstermeme,
.sevinçli anlarda yapılan taşkınlıklar sadece sesle değil; silahlarla kutlamalara katılma, olası can kayıplarını ya da yaralanmaları görmezden gelme,
.bir tatlı tebessümü, kısa bir merhabayı, selamlaşmayı fazla ve gereksiz bulma,
.Ve
hala kendi özgürlüklerimizi sınırsız saymamız, diğerlerinin özgürlük alanlarını
işgal ettiğimizi bilip, yine de görmezden gelmemiz.
Sonuçta
evet, her şeyde olduğu gibi kentli olmak için de EMEK, ZAMAN, SABIR gerekiyor,
İSTEK olmadan da bunları uygulamak mümkün görünmüyor.
Kapanış
cümlesini ise bu yazıya esin kaynağı olan Sn. Cahit Büyükkanber’in sözleri ile
yapmak istedim.
’’Kentileşmek,
kısaca medeni olmak, yani medenileşmek demektir…’’ başka söze gerek yok bence;
medenileşme yolunda hepimize düşen görevler var.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
17.06.2012
NOT:Yazıları ve fikirleriyle bana destek veren, bu yazı için beni yüreklendiren Sn.Cahit BÜYÜKKANBER'e sonsuz teşekkürlerimle...
NOT:Yazıları ve fikirleriyle bana destek veren, bu yazı için beni yüreklendiren Sn.Cahit BÜYÜKKANBER'e sonsuz teşekkürlerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder