Zaman ne kadar önemli ve aynı zamanda
acımasız.
Hızlı, son sürat koşmakta.
Bizlerse ardından adeta soluklanmadan
koşuyor ve onu bir yerlerinden yakalamaya çabalıyoruz. Çoğu zaman yetişemiyor,
geçmişle geleceğin arasına sıkıştırdığımız bugünü es geçerek hayatımızı
sürdürme telaşımıza yenik düşüyoruz.
İşte bu yazımla zamana hepimizin bildiği tarzdan biraz daha
değişik bir çerçeveden bakalım istedim. Bu amaçla sizleri çoğumuza yabancı olan ancak bazılarımızın bildiği iki yeni kavramla tanıştırmam lazım.
KRONOS ve KAİROS ...
Aslında bu kelimeler Yunan Mitolojisine
göre iki Tanrı’yı simgeliyor.
KRONOS: Kainatın Hakimi (gökyüzü ile
toprak ananın oğlu ve ZAMANın sembolü)
KAİROS: Fırsat Tanrısı
Her ikisi de zamanı tanımlıyor aslında.
Ama birbirlerinden o denli farklı ki…
KRONOS; aslında hepimizin bildiği
kronometrik zaman. Yani yıl, ay, hafta, gün, saat, dakika, … diğer bir deyişle
bizim hayat akışımız içinde planlar yaptığımız, bir yerlere birilerine randevular
verdiğimiz ve hep daha çok olmasını istediğimiz zaman. Bize bir türlü yetmiyor
nedense…
KAİROS ise; bizim AN’da olmamıza izin veren, içine katıldığımız
zaman. Diğerindeki gibi arkasından koşmadığımız, telaş yapmadığımız; dingin ve
huzurlu bir biçimde akan zaman. Bize düşen sadece bu sürenin içinde olmak ve o ANların içine dalabilmek.
Tüm yaratıcı süreçlerimiz, beste yapma, şiir
yazma, keyif aldığımız bir şeyler okuma, resim yapma, dans etme, güzel bir
melodinin akışına kapılıp gitme, rahatlatıcı her türlü spor, meditasyon gibi bize kişisel
olarak anlamlı gelen, yapmaktan zevk aldığımız aktiviteler sırasında ortaya
çıkıyor. Ve bunlar aslında bizim ruhumuzu besleyen, açlığımızı gideren, mola
anlarımız. Yani KALİTEli kullanabildiğimiz zaman dilimi.
Zaman çok değerli, geri dönüşü yok, ANları
yakaladınız yakaladınız, yoksa geriye dönüp tekrar tutabilme şansına hiçbirimiz
sahip değiliz… Bu anlamda bilim adamları zaman kavramını kutsal bir değer
olarak kabul etmenin önemini vurguluyorlar.
Böylece hem yaptıklarımızı hem de önceliklerimizi tekrar gözden geçirir,
içlerinden sıkı bir eleme yaparak bir kısmını yok sayabiliriz; diğerlerine yer açmak adına.
Yani zamanı kutsal ve çok değerli kabul
ederek; hangi aktiviteler bizi ve ruhumuzu besliyor, bizi yeniliyor; hangi
aktiviteler ise bizi tüketiyor, adeta tüm yaşam enerjimizi emiyor; buları fark
edebiliriz.
Ne kadar zor olsa da bazı şeylere 'hayır' diyerek, bize daha özel ve sınırlanmamış zaman kalmasına, yani bizi besleyecek
zaman aralığını yaratmaya izin vermeliyiz. İşte o zaman ruhumuz dinginliğe
kavuşur, yenilenir, yeni şeylerle zenginleşir. Zevk aldığımız şeyleri daha çok
yaparken, fiziksel ve ruhsal sağlığımız için gerekli şeyleri yapmak için de kendimize
izin veririz. Hayattan daha çok keyif alır, yaşama daha farklı gözlerle bakar,
daha sıkı sarılır; dert ve sıkıntılarla karşılaştığımızda ise kendimizi daha
güçlü hissederiz.
Aslında kronos dediğimiz zaman hepimize
eşit olarak sunuluyor, yani hepimize aynı gün aynı saat dilimi verilmiş, öyle değil mi? Ancak
kairos ve kronos dengesini kurmak çok önemli. Zamanı kendi lehimize KALİTEli
kullanmak tamamen bize ait. O halde hepimiz kairos zamanına yer açmak için
hayatımızda boşluklar yaratabilmeliyiz. Bunun için de öncelikler, sıralamalar,
hedefler, hayaller, yapılacaklar elbette çok önemli.
Bunu yapabilmek için ANların FARKINDALIĞI
ve o değerli süreci ruhumuzu besleyecek şeylerle zenginleştirmek ise bize düşen
en önemli görev. Sonuç ise hayatımızı yaşarken daha dingin, daha mutlu, daha
huzurlu ve tebessüm dolu bir yaşam… daha ne olsun.
Bir varmış bir yokmuş dediğimiz masal
misali geçen ANlardan ibaret bir hayat varken, ruhumuzu yakalayabildiğimiz her
detayla güzelleştirmek en önemli ilkemiz olsun her daim. Çünkü yenilenmek için,
yeri geldiğinde arınmak için böylesi ANlara ihtiyacımız var hepimizin…
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
23.12.2012
Not: Bana bu yazım için ilham veren Üniversiteden okul arkadaşım Sevgili AHMET ERECEK'e teşekkürlerimle...
ihtiyacım olan bilgiye böyle kolay ve anlaşılır dilde bizimle paylaştığınız için şahsım adına çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil