''Büyüklük dediğin
teşekkürle başlar bir HİÇE… ve kusurların kusuruna bakmamaktır en kusursuz
eğlence.’’ der Can Yücel. Bunu becerebilmek gerek, öyle değil mi?
Bir insandan, bir
olaydan intikam almanın en iyi yolu onu UNUTMAKTIR aslında; yok sayabilmektir,
hiç olmamış, hiç yaşanmamış gibi kabul edebilmektir. Yeri geldiğinde çok zor
olsa da SESSİZ kalabilmektir. Bekleyen, sabırla acılarının hafifleyeceğine
inanan insanlar her zaman kazanırlar. Ben buna her zaman inananlardanım. Yeter
ki bunu denemekten, korkmayalım; bu cesareti gösterelim. Üstelik her ne
yaparsak, her ne düşünürsek bize bumerang misali geri döndüğünü hepimiz
biliyoruz artık. Yani sert ve kırıcı sözcükler kullanırsak , aynı sertlikte
karşılık bulacak. Eğer insanları incitirsek, kalplerini kırarsak biz de incineceğiz
fazlasıyla. O halde buna dikkat etmek; davranışlarımızı, duygu ve
düşüncelerimizi kendi OTO KONTROLÜMÜZ altında tutmak önemli…
Gelin bu noktada ünlü Meditasyon
uzmanı Hint asıllı OSHO’ dan kısa bir hayat dersine kulak verelim beraberce.
İşte madem yaşam bir
YANKI NOKTASI; madem sözler, davranışlar bumerang misali bize geri dönüyor; o
halde yeri gelip susmak, yeri gelip unutmak ve affetmek en güzel ERDEM olmalı
diyorum ben.
Gelin bu sözlerimi
‘’Yaşam Boyu Aşk’’ ve ‘’Gerçek Sevgi’’ romanlarının yazarı Amerikalı Daphne
Rose Kingma’nın güzel satırları ile destekleyelim. Şöyle diyor Amerikalı yazar;
‘’Sözcüklerin gerçeği değiştirme gücü vardır. Öyleyse sözcüklerine dikkat
ederek güçlü bir enstrüman olarak kullan onları; İYİLEŞTİRMEK için, ŞÜKRETMEK
için; ŞEFKAT GÖSTERMEK için; AFFETMEK için kullan.’’ Biz de öyle yapalım elden
geldiğince; duygu ve düşüncelerimizde daha olumlu; kullandığımız sözcüklerimiz
de ise daha dikkatli ve yapıcı olalım ki bize geri dönüşleri hep pozitif olsun.
‘’Bazen alabileceğin en
büyük intikam AFFETMEKtir. Ve bazen karşındakine verebilecek en güzel cevap
GÜLÜP GEÇMEKtir .’’ der Victor Hugo. İşte bizim de bu kapıyı aralamamız lazım,
hafiflemek ve ruhumuzu özgürleştirmek adına. Bu kapı kolay kolay aralanmıyor,
oldukça da ağır belki ama; yüklenip açmak değil asıl olan. Bekleyip SABIR
göstermek lazım. Tıpkı Leo Tostloy’un dediği gibi; ‘’ En güçlü iki savaşçı
SABIR ve ZAMANdır.’’ Zamana yayabilmek ve sabırla bekleyebilmek… bizler
Mevlana’nın torunlarıyız, onun sözlerinde olsun yolumuz; ‘’SABIR insanı
maksadına en tez ulaştıran kılavuzdur.’’
Hepsi yazıldığı, söylendiği
kadar GÜZEL ve bir o kadar da kolay olsaymış keşke… Ama değil. Bağışlamak,
düşünce dünyamızın kapısını açarak hata yapanı serbest bırakmak ve AFFETMEK o
kadar kolay değil, biliyorum. Üstelik içimizden çok istediğimiz, gönlümüzden
defalarca geçirdiğimiz halde, bu erdemi yakalarken zorlanıyoruz. Haksızlıkları,
ihaneti, aldatılmayı, kötülükleri kolay kolay affedemiyoruz. Geçmişin üzerine
sünger çekemiyoruz. Ve her affedilmeyen hata ruhumuzu esir alıyor, yük olarak
birbiri üstüne biniyor.
İster istemez üzülüyor
ve acı çekiyoruz. Kalbimiz bin parçaya ayrılıyor. Küsüyoruz bazen her şeye,
hatta yaşamaya, dünyaya, sevdiklerimize. Çünkü o hareketleri, o yanlışlıkları
hak etmediğimizi düşünüyoruz. Hassaslığımız, kırgınlığımız artıyor yüklerimizle
birlikte. Tabiri yerindeyse o yüklerin altında ruhumuz giderek eziliyor. Peki
bu hataları kimler yapıyor, bu denli üzücü bu olaylara kimler sebebiyet
veriyor? Elbette çevremizdekiler, hayatın içinde bize dokunanlar ve belki de en
çok sevdiklerimiz, değer verdiklerimiz…
Bunların bir kısmı
kasıtlı olarak, bilerek isteyerek hata yapıyor; bir kısmı yaptığı hatanın farkında bile olmuyor, bilmeden zarar veriyor; bir kısmı da yine bilmeden yapıyor ama sonra fark
edip özür diliyor, pişman oluyor. Her ne şekilde olursa olsun bize düşen
affetmek olmalı… Ruhumuzu esir alan o yüklerden bir an önce kurtulmanın yolları
aralanmalı. Bunun için de kendi iç sesimize odaklanmamız gerekiyor her şeyden
önce. Şu ana değin kimleri affettik, kimleri biriktirip ağırlığı altında
ezildik. Yoksa hala çocukluktan kalma affedemediklerimiz mi var, geçmiş bize o
denli uzaktayken bile biz onları tüm ömrümüz boyunca nereye gidersek gidelim
hep taşıdık mı? Bunlara net ve dürüst bir cevap vermekle başlıyor ilk adım.
Kendi içsel muhasebemizi yaparken, kendimizle yüzleşirken bir yandan da gelin
‘’Ferrarisini Satan Bilge’’ romanının yazarı Robin Sharma’nın satırlarına
odaklanalım. Şöyle diyor ünlü yazar; ‘’ Bir kişiyi affetmediğinizde o kişiyi
adeta sırtınızda kendinizle birlikte taşıyor gibi olursunuz. Bu ağır bir
yüktür. Ancak o kişiyi affettiğinizde onu sırtınızdan atar ve hayatınıza
rahatça devam edersiniz… Artık sizi aşağıya çekemez. Çok daha özgür bir insan
olabilirsiniz.’’ (devamı 2/2 de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
30.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder