7 Aralık 2013 Cumartesi

KORKMA! SEVGİNİN GÜCÜNE İNAN! (1/2)

‘’Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki “söz ver kendine”
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
KORKARAK yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman, hep acele etmem bundan, anladım.’’

Bu güzel satırlar ünlü Alman filozof ve şair Friedrich Wilhelm Nietzsche’ye ait.

Hayatı seyretmek değil, bizzat içinde olup yaşamayı seçenlerdeniz hepimiz. Yeri gelecek azgın dalgalarda olacak, fırtınalar da. Ama süt liman denizi kimse elimizden alamaz biz izin vermediğimiz sürece. Her şey bizimle başlıyor ve bizde bitiyor. Öyle değil mi?

Evet kafamızın içinde dolaşıp duran pek çok olumsuz düşünce var. Üstelik ne zaman geliyorlar fark edemiyoruz bile. Ve çoğu bizim hayata bakışımızı fena şekilde etkiliyor. Adeta bize DUR diyor. İşte korkularımız da bu olumsuz düşüncelerin başında geliyor maalesef. Peki korku nedir gerçekten, neden korkarız?

‘’Korku ilginç bir duygudur. Kan akışını, kalp atışlarını, solunumu, düşünceyi, sindirimi her şeyi bozar.  Bazı şeyleri sona erdirir. Korkunun içimizde yol açtığı zarar işte böyledir.’’ der Amerikalı ünlü kadın yazar Marlo Morgan.

Gerçekten de korku devreye girdiğinde, yaşama bakışımız değişiyor. Neşemiz bir anda kaçıyor. Kurduğumuz hayallerin o pembe mavi balonları sönüveriyor aniden. O canlı enerjimizden eser kalmıyor, öyle değil mi? Peki ne yapmalıyız?

Uzmanlar; olumsuz duygularımızı hissettiğimiz anda onları olumlu olanlarla yer değiştirmemiz gerektiğini belirtiyor. Korkuyorsak, içimizden cesaretli olduğumuzu ve güvende bulunduğumuzu tekrarlamak gibi. Önemli olan bizler fark etmeden beynimize üşüşen korkularımızın farkında olmak. Korkunun sadece hayal olduğuna kendimizi inandırmak. Ve sonrasında  daha olumlu düşünmeye çalışmak.

Aslında biliyor musunuz, istediğimiz her şeyin diğer tarafında bir şekilde korkularımız var. Tıpkı Amerikalı yazar Jack Canfield ‘in (ki bizler daha çok onu ‘Tavuk suyuna çorbalar ‘’ isimli kitabıyla tanıyoruz) sözlerindeki gibi.

 "Everything you want is on the other side of fear. Yani istediğiniz her şey korkunun diğer tarafındadır.’’

Bir yanda çok istediklerimiz, hayallerimiz, arzularımız. Diğer yanda devasa korkularımız. Başa baş bir çatışma içindeler. Sadece bu durum bile yaşam sahnesindeki kaliteli duruşumuzu ve mutluluğumuzu bir şekilde etkiliyor. Bizi fark ettirmeden yoruyor.

Korku üzerinde araştırma yapan uzmanlar; korkunun iş yaşamından, sosyal yaşama ve hatta ikili ilişkilere kadar etki ettiğini söylüyor. Düşünsenize bazen hayat bizi öyle bir noktaya getiriyor ki; sadece korkularımız yüzünden evliliğimizi ya da işimizi sürdürüyoruz. Ayaklarımız her sabah geri geri giderken; korkularımızın duvarı arkasından çıkaramadığımız başımızla hayatı karşılıyoruz. Ne yaptığımız iş, ne yaşadığımız evlilik bizi doyurmuyor, mutlu etmiyor  haliyle. Oysa ki duygu ve düşüncelerimizin özgür olması dünyanın en güzel tadı. Bu nedenle ne yapıp edip korkularımızla yüzleşmemiz ve bir an önce onlardan arınmamız gerekiyor. Şimdiye kadar hiç aklınıza geldi mi bilmem ama yapılan araştırmalar; en üst düzey yöneticilerde ve hatta liderde de korkunun yaşandığını ortaya çıkarmış. Onların başarıyı yakalamaları da tıpkı bizler gibi korkularıyla yüzleştiğinde gerçekleşmiş.

O halde gelin bırakalım korkularımızı. Hayatımızda korkulara, korku dolu düşlere yer olmasın. Ve içimizdeki sıcacık sevginin korkularımızı yok etmesine izin verelim. Peki sevginin gücü bunun üstesinden gelir mi? İçimizi daraltan, baskılar altına alan tüm o olumsuzlukları silip,  tertemiz yapar mı? Bu soruya kocaman bir EVET diyorum ben. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

11.11.2013




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...