Hayatın
akışı içinde yaşadığımız öyle problemler oluyor ki bazen. Hani hiç çözümü
yokmuş gibi çaresiz hissediyoruz kendimizi.
Öyle
değil mi?
Oysaki
her ne olursa olsun, yaşanan her zorluğun bir çözümü var. Üstelik çözümler
genellikle en basit yaklaşımlarda. Aslında sorun bile yok. Sadece bizim bakış
açımız ve biçtiğimiz bir paye var. Hepsi o kadar.
Bu
satırları okur okumaz beyniniz hemen devreye girecek ve sorunlarınızı size bir
kez daha hatırlatacak. Biliyorum.
İşte
bunun için gelin; Tibet dağlarına mini bir yolculuk yapalım. Guruların, üstatların
diyarında biraz gezinelim.
Günlerden
bir gün; bir manastırda üstadın başdanışmanı hayata veda eder. Üstadın,
kendisine bu görevde yardım edecek birini seçmesi gerekir.
Hemen
bir toplantı yapar. Etrafını çeviren öğrencilerine durumu açıklar. Bir problem
sorar. Ve ekler; çözen kişi kendi başdanışmanı olacaktır.
Öğrencileri
heyecanla soruyu bekler.
Üstad
sehpanın üzerine, içinde güzel bir gül bulunan antika bir vazo koyar.
‘İşte
probleminiz.’ der ve susar. Gözlerini yumarak beklemeye başlar.
Herkes
gülün zarifliğine, vazonun güzelliğine hayran olmuştur. İşte bu arada problemin
gerçekten ne olduğunu gözden kaçırırlar. Derken içlerinden bir tanesi, birden
ayağa kalkar. Elinin tersi ile vazoyu yere savurur.
Üstad
gözlerini açar. Ve bu hareketi yapan talebesini başdanışmanı olarak atar.
Tüm
bu olanlardan bir şey anlamayan öğrenciler şaşkındır. Bunun üzerine üstad
açıklamasını yapar.
Problemi
çözen öğrencinin; kendileri gibi problemin detaylarında oyalanmadığını; sadece
probleme odaklanarak; basitçe çözüme ulaştığını söyler.
Gerçekten
de hepimizin yaptığı bu değil mi?
Hayatta
karşımıza çıkan problemlerde; detaylara kendimizi kaptırıyor ve çözümden
uzaklaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, mutlaka yapmak isteklerimiz gün geliyor
hayatımızda sorunlar çıkarmaya başlıyor.
Ancak
bizler soruna odaklanacağımıza oyalanıyoruz gereksiz yerlerde. Üstelik cesaretimiz
de yok ki onları elimizin tersiyle savurup atmaya. Neden mi? Kim bilir belki
kalbimizi okşadığı için, belki de düzenimizin bozulmasından korktuğumuz için.
Oysa
çözüm her zaman en basitte. Belki de tek bir hamlede. Belki de sadece bizim
bakış açımızda. İşte bu nedenle çözüme odaklanmamız şart. Cazibeler aklımızı
çelse de; detaylar ilgimizi çekse de; çözüm en basitte.
Peki
neden pireyi deve yapıyoruz dersiniz? Bir başka deyişle minicik problemleri
devasa zannedip altında eziliyoruz? (devamı 2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
03.11.
2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder