21 Aralık 2016 Çarşamba

TARİH SAYFALARI AĞLAR MI?

Kaçımızın haberi var bilemiyorum. Ancak bir kadın olarak hayatını, azmini, öğretilerini paylaşmak istediğim birisi var. Çünkü onun isminin geçtiği tarih sayfaları ağlıyor.

Neden mi?

Gelin onun hayatına tanık olalım ve görelim nedenini.

Bundan yaklaşık 1600 yıl kadar önceye gidiyoruz şimdi.

Rotamızı Mısır-İskenderiye’ye çevirdik.

Kahramanımız bir KADIN.

Aslen Yunanlı.

370 ile 415 yılları arasında yaşamış bir efsane adeta.

İsmi HYPATIA.

Döneminin en alımlı ve güzel kadınlarından bir tanesi.

Ancak bundan çok daha önemli bir özelliği var. Zeki ve çok çalışkan.

Matematikçi.

Gökbilimci.

Filozof.

Cesareti ile adeta erkeklere meydan okuyor.

Ünlü matematikçi Theon’un kızı.

O yıllarda matematik, felsefe ve astronomi derslerinin aranan hocası. Paylaştıklarını dinlemek için dünyanın dört bir yanından gelen pek çok öğrencisi var.

Doğaya aşık. İnsan sevgisi ile dolu bir kalp taşıyor. Tüm doğa olaylarını; mantık, matematik ve deney ile açıklama sevdalısı.

Zamanında Platon, Aristo ve Plotinus'dan dersler almış.

Kısacası her yönüyle dolu dolu bir kadın.

Ölümü ise son derece trajik.

Hakkında çıkarılan asılsız dedikodularla ‘iffetsiz ve günahkar’ olarak nitelendirilmiş. 
Ve kısa süre içinde, bir Hristiyan çetesi tarafından olmadık işkencelerle; kadınlık onuru zedelenerek, aşağılanarak, taşlanarak ardından da ateşte yakılarak öldürülmüş.

Şimdi tarih sayfaları ağlamasın da ne yapsın?

Atina’da başlayan yaşamı, yine orada aldığı eğitim sonrası; İskenderiye’de babasıyla beraber devam eder. O dönemlerde Büyük İskender’in kurduğu İskenderiye; limanları, bilginleri, kültür merkezi, dev kütüphanesi ve üniversitesiyle; hem ticaretin hem de kültürün ve eğitimin merkeziydi.

Babasının başkalığını yaptığı İskenderiye Kütüphanesi'ndeki Platon Okulu'nda hocalık yapmaya başladığında, ondan mutlusu yoktur. Matematik, felsefe ve astromi derslerini keyifle verir. Hristiyan, Pagan ve Musevi gibi değişik inançlara sahip öğrencilerine; Platon ve Aristo'nun öğretilerini kazandırma telaşındadır; zarafetini ışıklandıran zekasıyla.

Maalesef geçen zaman içinde bu ünlü kentin dokusu değişmeye başlar. Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilir. Farklı inançlarla çatışmalar alevlenir. Cinayetler birbiri ardına işlenirken; Hypatia insanlık adına üzgündür. Tüm bu yaşananlara inat; kendisini araştırmalarına verir. Dünyanın, güneşin, gezegenlerin hareketlerini yeniden hesap eder. Matematik üzerine yazılan eserlerde yorum ve düzenlemeler yapar. Hiç boş durmaz.

Ancak taşkınlıklar giderek önlenemez şekilde artar. Değerli kitaplar parçalanmaya, heykeller yıkılmaya başlar. Düzenlenen kanlı saldırılarda bilim adamları ve yüzyılların bilimsel birikimi yok edilir. İşte çok sevdiği babasını da böyle bir olayda kaybeder Hypatia.

Artık hayatta yapayalnızdır.

Şahit olduğu acı bir kaos ortamından başka bir şey değildir. Yine de cesur bir şekilde amaçları doğrultusunda, sadece çalışmaya adar kendisini.

Gelin görün ki; kadının asla erkekle eşit olamayacağı, akıl veremeyeceği, toplumda önde olamayacağı tezleriyle; ilk hedef gösterilenlerden birisi olur kısa sürede. 
Galeyana gelen halkın önünde bilgisi ve zarafetiyle kendisini savunmak istese de yapamaz.

Bazı Hristiyan grupları tarafından erdem ve iffetin sembolü olarak kabul edilen Hypatia; ne acıdır ki bir kısım çete tarafından dinsizlikle suçlanır. Akabinde de evinin önünden kaçırılır. Ardından da düzenlenen tüyler ürpertici ölüm fermanı; toplumun önünde, öfkeli bir grup tarafından adım adım gerçekleştirilir.

Böylece ışıldayan bir zekayı kaybeder dünya.

Ona ait her şey yok edildiği için; günümüze ulaşan eseri yok maalesef.

Gök cisimlerinin sınıflandırılmasında, hidrometre'nin bulunmasında, sıvıların yoğunluk derecesinin belirlenmesinde ve daha birçok konuda etkili dokunuşları olduğunu ise hepimiz biliyoruz.

Gencecik yaşında hayatı elinden alınmasaydı kim bilir insanlığa daha neler kazandıracaktı?

Onun anısına; 1893 yılında ismiyle sahnelenen bir oyun ve 2009 yılında İspanya’da çekilen ‘Agora’ isimli bir film var.

Hypatia hayatı, hayattaki duruşu, zekası, çalışkanlığı ve eserleriyle unutulmaz kadınlar arasındaki yerini çoktan almış.

Sizce de öyle değil mi?

Bilime ve kadınlığa katkılarından dolayı bize düşen ise, kocaman bir alkış olsun istedim; şimdi bu satırlar vasıtasıyla.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

11.10.2016








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...