Evrendeki dünya misali hepimiz yeryüzünde varlığımızla bir yer edinmiş durumdayız ve belli belirsiz yörüngemizde dönüp duruyoruz. Bu arada tıpkı kelebek olmaya hazırlanan bir tırtıl gibi kendi rengarenk kozamızı örüyoruz. Kimimizde ince ve geçirgen olan bu renkli koza, kimimizde kalın bir zırha dönüşmüş durumda. Ama her ne şekilde olursa olsun bizler o rengarenk kozanın en orta yerinde sevgi dolu kalbimizle yaşamı kucaklıyoruz.
Zamanla yarışırcasına, hızla oradan oraya yuvarlanırken dünyamıza teğet geçip gidenler oluyor, hızla çarpıp bizi derinden yaralayanlar da.
Teğet geçenlerin bir süre sonra izleri bile kalmıyor etrafımızda, hatta hatırlanmıyorlar. Ama bir şekilde kozamızı delip bize ve kalbimize değenler kolay kolay unutulmuyorlar. Sanki yüreğimizden bir parçayı esir alıyorlar. Öyle ki yıllar geçse, zaman acımasızca anıları törpülese de nafile unutulmuyor. Eksikliğini her zaman nemli gözlerle hatırlıyor, yaşadıklarımız bazen çok anlamlı ve elle tutulur şeyler olmasa bile kalıcılığına ve bizde bıraktığı izlere bakıp şaşırıyoruz.
Bir anlamda yaşananlar, hayatın içinde bıraktıkları izlerle kalıcılığını koruyor, öyle değil mi? Keşke o insanları şeçme şansımız olsaydı ama yok. Kimi yerde kimi zamanda hayatımıza kattıkları zehrin izlerini yıllar sonra bile yok edemediğimiz acı bir gerçek. Onlardan korunmak için tek yol kozamızı çok sağlam örmek gibi görünse de nafile. Önemli olan dışta değil, içte sağlam durabilmek. Böylece tüm çevresel etkilenmelerden en az hasarla kurtulmamız mümkün.
Dileyelim ki bize çarpıp kozamızı delerek kalbimize ulaşanlar bizim sevgi dolu dünyamızın kıymetini bilsinler. Çünkü o rengarenk kozalar kolay örülmüyor ve bir yaşam kolay dile gelmiyor.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
12.05.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder