27 Ağustos 2010 Cuma

HAYATA ASILI KALMAK



Hayat bazen nasıl da acımasız. İnsanı her yol ayırımında kıskıvrak bağlıyor kendine. Attığı her adımda önüne engeller çıkarıyor. Hem de öyle engeller ki aşılması çok zor…

Ne gücü yetiyor insanın bunları tek tek geçmeye, ne de her şeye rağmen ayakta tutmaya çalıştığı pozitif enerjisi. Öyle ki o pozitif enerjinin gücü tükenir gibi oluyor arada sırada, oluyor ama yine de ipin ucunu bırakmadan asılı kalmaya çabalıyor son hayat enerjisine. Biliyor ki o enerjiyi de kaybederse yaşamı ellerinden kayıp gidecek bir anlamda.

Olan her olumsuzluk çok etkiliyor insanı biliyorum. Küçük ya da büyük olması fark etmiyor belki de. Hepsinde suyun en dibine çekilir gibi oluyoruz. Hani nefessiz kalıp da çırpınır ya insan son bir güçle kurtulmak adına. İşte ona çok benziyor bu etkilenişler. Ya bir defa batıp çıkıyorsun dibe ya da birden fazla. Ama hepsinde benzer duygular yaşanıyor ya bir defa ya da birden fazla.

Oysa ki insanlar var hemen yanı başımızda sakin, huzurlu, hayatın tadını çıkaran; bizim yaşadıklarımızdan tamamen habersiz ya da bizim öyle sandığımız… çünkü hayatın getirileri, sundukları öyle değişken ki. Bugün var, her şey tamam diye bir şey yok. Yarına hangi birimize nasıl ve neler olacağını kim bilebilir ki?

O nedenle hep demiyor muyuz, içinde bulunduğunuz an güzelse kaçırmayın, tadına varın ve minicik detaylarının keyfini çıkarın diye. Ama hala bunu yapabilen kişi sayısı o kadar az ki aramızda. Çoğumuz elimizdekinin gerçek güzellik olduğunu, gerçekten değer vermemiz gerektiğini hep kaybedince anlamıyor muyuz? Üstelik sanki geri alabilecekmişiz gibi hemen peşinden bakarak vah vah’lar eşliğinde karalar bağlamıyor muyuz? Şimdi sorarın size tüm bunların hangimize bir faydası oldu şimdiye değin.? Hepsinde kocaman bir pişmanlık hissi sardı dört bir yanımızı o kadar.

Oysa ki hayat gün be gün tek düzeliğini korusa da, her gün birbirine tıpatıp benzese de önemli olan sağlıkla aldığımız o tek nefes. Onu kaybetmediğimiz sürece düzelmeyecek hiçbir şey şu hayatta. Paraymış, pulmuş, malmış, mülkmüş, gezip tozmakmış hepsi boş aslında. Bunların yokluğuna üzülmek bize bir şey kazandırmıyor öyle değil mi? Hadi gelin Mevlana’nın şu anlamlı sözlerine kulak verelim. “ Hayatınızın alt üst olmasından korkmayın, nereden biliyorsunuz altının üstünden daha iyi olmadığını?” Bir kez de böyle bakmalı hayatın olumsuzluklarına kaybedecek bir şeyimiz yok nasılsa , ama kazanacaklarımız var. Sağlıkla aldığımız nefesi ve yaşama olan bağlılığımızı kaybetmediğimiz sürece, altıyla üstüyle her şeyin üstesinden gelmemiz, mücadele etmemiz mümkün.

Evet her şey gelir ve geçer… Her gecenin bir sabahı, her kışın pırıl pırıl bir baharı olduğu gibi tüm olumsuzluklar gün gelir biter. Üstelik bazen bir şeylerin geçip gitmesine izin vermek, sis perdeleri ardında kaybolmasına yardımcı olmak kendi ruh sağlığımız için çok daha faydalı. Uzmanların görüş ve önerileri bu doğrultuda. O halde acıları, hüzünleri, bizi etkileyen küçük büyük tüm olumsuz düşünceleri bir daha uğramamacasına beynimizden, düşüncelerimizden silip atmanın tam zamanı.

Belki farklı alanlara kayarak, belki bambaşka şeyler düşünerek, belki de değişik ortamları deneyerek bunu başarmamız mümkün. Önemli olan; kimi zaman kurak ve yağışlı mevsimler arasındaki sert geçişlerde yaşanan yıpratıcı etkilerden ruhumuzu koruyabilmek.

Ben inanıyorum ve her ne olursa olsun her zaman hayata asılı kalalım diyorum. Ya siz?

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ
13.08.2009
Fenerbahçe Yelken Kulübü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...