*beynimiz açık havada ve
ayaktayken %10 daha fazla çalışıyor; o halde açık havada yürümek ve yürürken
kolları sallamak beyin için en ideal olanı. (özellikle önemli kararlar almadan
önce tavsiye ediliyor)
*yabancı dil öğrenmenin
beyni güçlendirdiği saptanmış; sözlük okumak, birkaç yabancı sözcük ya da yerli
ama yeni kelime öğrenmek bu anlamda faydalı.
*Bulmaca çözmek, satranç
gibi akıl oyunları oynamak beyni dinamik tutuyor.
*Rutinden, tekrar
ettiğimiz davranışlardan vazgeçmemiz gerekli. Sürekli kullandığımız sağ sol el
tutuşlarında değişiklikler yapmalı. Dişimizi bazen sol elle fırçalamak, çantayı
bazen sağ elle taşımak gibi, eve farklı yoldan ulaşmak gibi…
*beyni sürekli kaliteli
cümlelerle beslemek ( özdeyiş, şiir gibi)
*her gün güzel bir resme
bakmak ( estetik algıyı geliştiriyor)
*sevdiğimiz bir müziği
bir süre gözlerimiz kapalı dinlemek. ( özellikle klasik müziğin zekaya 7 puan
ekleyebildiği iddia ediliyor beyin otoriteleri tarafından)
*günde aklımızdan 60 bin
ile 80 bin arası düşünce geçiyor. Ve bu düşünceler ne hakkındaysa, hayatımız da
ona göre şekilleniyor.
*bir konu hakkında düşünürken,
nasıl düşündüğümüzü de gözlemlemek. Çünkü düşüncelerin farkındalığını yakalamak
adına düşünmek, beyin ve düşünce kapasitesini arttırıyor.
*düzenli ve kaliteli
uyumak beyin için çok önemli (Einstein'in günlük 10 saatten fazla uyuduğu
biliniyor) 24 saati geçen uykusuzluk beyinde sarhoşluğa benzer bir etki
yapıyor.
*bol ve temiz oksijen
beyin için çok önemli. Beynimiz ağırlık olarak vücudumuzun yüzde 2'sini
oluşturduğu halde, vücuda gelen oksijenin yüzde 25'ini tüketiyor. Oksijensiz
kaldığımızda ölümü gerçekleşen ilk organımız beyin.
*farklı düşünme tarzları
beyni geliştiriyor. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirmek, bizden
farklı düşünen insanlarla konuşmak bu anlamda çok faydalı.
*sürekli televizyon
seyretmek beynimizi köreltiyor maalesef.
*beynin en tehlikeli
yanı ters çaba kuralına göre çalıştığı anlar. Başımıza gelmesinden en çok
korktuğumuzu başınıza getiriyor! Buna ‘ters çaba kuralı’ deniyor. Beyin
odaklanılan hedef olumsuz olsa bile, bunu gerçekleştirmek için çalışıyor.
*beyni esas yoran şey monotonluk.
O halde hayatımızı ne kadar renklendirirsek, beynimizi o kadar neşelendirebiliriz
diye düşünüyorum.
*beyin kısa süreli
hafızada beş ile yedi arasındaki bilgiyi işleyebiliyor. Yeni bir bilgi gelince,
bu bilgilerden birini atıyor. Buna 'sihirli sayı' kuralı deniyor. Bu kural
aşılıp aşırı bilgi yüklenmesi durumunda beynimiz 'servis dışı' oluyor. Hayatımızın
en büyük kararlarını alırken 'kafadan' değil, tıpkı beş haneli iki rakam
grubunu çarparken yaptığımız gibi, bir kağıt üzerine yazarak ne yapacağınızı
hesaplamanın doğru karar almamız adına güzel bir adım olduğu kabul ediliyor.
Beyni aldatmanın yolları
da var aslında; bu kadar hızlı ve girift olmasına karşın beynimiz gerçekle hayali birbirinden ayıramıyor. İsteklerimize
sahip olmuş gibi davrandığımızda beynimizde yeni nöron ağları kuruluyor. Yeterli
sayıda nöron ağı kurulduğunda ise isteklerimize artık gerçekten sahipmişiz gibi
hissediyoruz.
Bu anlamda yapılan bir
deneyi paylaşmak istiyorum sizlerle. Belirli sayıda deneğin karşısına bir nesne
konarak ona bakmaları söyleniyor. Onlar bu nesneye bakarken beynin yapısı
inceleniyor. Çeşitli araçlar ile ( tomografi gibi ) bunu kaydediyorlar. Sonradan
nesneyi kaldırıp, deneklere az önce gördükleri nesneyi hayal etmeleri söyleniyor.
Denekler o nesnenin kendisine direkt bakmadan sadece hayalini kurduklarında
bile; beyin yapılarında aynı değişikliklerin olduğu tespit ediliyor. Bunun
nedeni gördüğümüz bir nesneye bakarken nöron ağlarının ateşlenmesi.
İşte buradan hareketle
hayal etmek, hayal ettiğimiz şeyi olmuş gibi kabul etmek bizi isteklerimize daha
çabuk ulaştırıyor. Güzel bir düşünce ya da hayal bizi mutlu ediyor. Aksine
gerçek olmasa bile kötü bir şey hakkında ‘ya olursa’ diye düşünmek ise; bizi
mutsuz edip, korkutuyor. Film sektörü de bu noktadan hareketle çalışıyor.
İzlerken hiçbirimiz ‘bu gerçek değil’ diye düşünmüyoruz. Heyecanlanıyoruz, üzülüyoruz,
gerçekmiş gibi etkileniyoruz. Üstelik bir film boyunca veya
reklamlarda ya da haberlerde bolca tekrar edilen sözler, sahneler, hareketler,
tavırlar… Hep beynimizi etkileyip istenilen şeyin yerleşmesini sağlıyor.
Masal ve hikayelerin
insanları etkilemesi de beynin gerçek ve hayali ayırt edememesinden
kaynaklanıyor. Gerçek olmadığını biliyoruz ama; dinlerken veya okurken
gerçekmiş gibi algıladığımız için etkileniyoruz. Bu yüzden çocuklar masallardan
çok etkileniyor. Aynı masal ne kadar çok tekrar edilirse masalın içindeki
mesajın kalıcılığı ve etki gücü de o ölçüde artıyor.
Beynimizin hafıza bölümü
aslında unutmaya programlı. Bir gün içerisinde bile bir çok şey konuşuyoruz,
dinliyoruz, izliyoruz. Duyduğumuz ya da okuduğumuz bir şeyi önem derecesine
göre; üç saniyeden başlayarak bir kaç gün, bir kaç hafta içinde unutuyoruz.
Ancak tekrarlanan bilgileri beyin kaydediyor.
İlginç olan bir başka
özellik ise; beynimizin SAĞ tarafının YENİ giren bilgilerle, SOL tarafının ise ESKİDEN kalan bilgilerle çalışıyor olması.
Gelen bilgiyi sağ taraf alıyor, bilgi tekrar edilmiyorsa bir süre sonra
siliniyor. Bilgi tekrar ediliyorsa sol taraf kayda geçiyor. O artık bize ait
bir bilgi oluyor. Eğer o bilgi davranışa sebep olacak bir bilgiyse; bilgi
davranışa dönüşüyor, otomatik sisteme geçiyor ve artık düşünmeden davranıyoruz.
Beynimizin en gelişmiş
bölgesi olan ve korteks denilen üst kabuğunu geliştirmek adına kitap okumanın
faydaları ise saymakla bitmiyor. Duygusal zekamızı artırmakla kalmıyor aynı
zamanda entelektüel zekamızı da destekliyor. Umutlarımıza daha sıkı sarılmamız,
sıkıntılardan uzak durma becerisini kazanmamız da cabası. Kitap okumayı çok
seven birisi olarak bu konuya dikkat çekmeden geçemedim.
Unutmadan, insanların
yaklaşık yüzde 12’sinin gördüğü rüyaların siyah beyaz olduğunu biliyor
muydunuz?
Beyinle ilgili
araştırılacak pek çok şey var, her okuduğumuz ve öğrendiğimiz bilgi ise bizlere
yepyeni kapılar açıyor elbette. Tüm bunları takip edebilmek, hayatımızı kaliteli
yaşamak ve hayatın her ANından keyif alabilmek ise ancak sağlıklı bir beyinle,
beden kadar ruh sağlığımızla da ilgili. Bunu unutmamak gerek.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
17.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder