Bunların ilk sırasında
goril, şempanze, orangutan gibi iki ayak üzerinde durabilen canlılar geliyor.
Özellikle goriller. Öyle şekerler ki, tıpkı bizim gibi gıdıklandıklarında
gülüyorlar. Üzüldüklerinde ya da canları acıyınca da bizim gibi ağlıyorlar. Ve
çok akıllılar.
Aslında buna şaşmamak
gerek. Çünkü yapılan araştırmalar genlerimizin % 98’ inin şempanze ve
gorillerle aynı olduğunu ortaya çıkarmış. Seneler seneler öncesine dayanıyor bu
oluşum (70 milyon yıl dile kolay). Bizler
bu grup içindeki "antropoidler"
familyasının, HOMO (İnsangil) cinsinden gelen HOMO SAPIENS türüyüz.
İnsanın geçmişine olan
merakı her dem devam etmiş. Özellikle kazılarda bulunan fosiller ise bize en
doğru bilgi kaynakları olmuş.
İşte 47 milyon yıllık
primat fosili de bunlardan bir tanesi. Önemi bizlerle memeliler arasındaki
kayıp halkayı tamamlaması. İda ismi takılan fosil, tamamen bir tesadüf eseri
bulunmuş. Yer Almanya"nın Darmstadt bölgesindeki volkanik bir göl. Bulan
amatör kazıcı 20 yıl sonra satınca bilim dünyasının eline geçmiş. Ve sıkı
durun. Kemikleri, tüyleri, eti ve midesindeki son yemek kalıntılarına kadar hiç
bozulmadan günümüze kadar gelmiş. Araştırmalarım sırasında denk geldiğim bu
muhteşem bilgiye de yer vermeden geçemedim.
Hayvanların duyguları ve
benzerliklerimiz yazmakla bitecek gibi değil inanın bana.
Son yıllarda yapılan
araştırmalarla; artık hayvanların da acı çektiği, yas tuttuğu, empati
yapabildiği ve karşılık beklemeden yardım ettiği kabul edilmeye başlandı.
Yok bir farkımız.
Üstelik bazı
davranışlarıyla bizi mahcup ediyorlar.
Ölülerinin başında yas
tutan, yaşlılarını asla terk etmeyen filler ve maymunlar; acı içinde kıvranan
hemcinslerini görünce aynı acıyı duyumsayıp kıvranan sıçanlar; ortamı konforlu
olunca bizler gibi neşelenen domuzlar; sözcük kartları yardımıyla konuşabilen
bir bonobo (cüce) türü şempanze; kafesine düşen beş yaşındaki erkek çocuğunu
içgüdüsel olarak korumaya alan Jambo isimli bir erkek goril ve diğerleri…
Duygusallık mı?
Koşulsuz sevgi mi?
Hepsine EVET. Bizden
alası hem de.
Son sözlerimi sıcacık
bir gerçek öyküye ayırmak istedim. Tam on yıla dayanan güzel bir dostluk
örneği.
Bir keçi ile bir eşeğin
arkadaşlığı.
Aradan geçen süre içinde
ne yapılırsa yapılsın keçi pes etmez. Sonunda yetkililer eşeği gönderdikleri
yerden geri alır. Uzun bir yolculuk sonrası eski yerine getirilir. Arkadaşına
kavuşan keçi içinse hayat yeniden başlar. (İzlemek isteyenler için video linki
aşağıda.)
Şimdi kendi kendimize
soralım lütfen.
Hangimiz böylesi bir
dostluk örneği veriyoruz?
Ve hangimiz böylesi bir
dostun sıcaklığını aramıyoruz?
Bugüne kadar maalesef insani
yönlerimizi koruyamadık yeterince. Ama vakit hala geç değil bazı adımlar atmak
adına. Eğer farkındalığımızı açık tutarsak bu güzelim hayvanlardan ders alırız
belki. Ne dersiniz? Yeter ki etrafımıza sevgiyle ve aşkla bakmayı hiç
unutmayalım.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
23.06.2014
Kaynaklar: http://www.aktuelpsikoloji.com;
http://webtv.hurriyet.com.tr/2/64705/0/arkadasi-gidince-hayata-kustu?startVideo=2;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder