Her birimiz bu evrenin
en değerli yakut parçalarıyız.
Farklıyız birbirimizden.
Dış görünüşümüz kadar
içsel yapımızla da.
Beraberce harikalar
yaratacakken, buna bir adım kadar yakınken; nedense yapmıyoruz. Kendi
değerimizin ne kadar farkındayız; o da tartışılır.
Ama yaşamın renkli
dünyasında bu değeri bilmek hepimiz için o kadar önemli ki. Çünkü sizler beni,
ben sizleri, diğer tüm canlılar hepimizi tamamlıyor bir şekilde. İyi ya da
kötü, olgun ya da çocuksu, düşünceli ya da bencil yanlarımızla dokunuyoruz
kalplerimize.
O halde BİZ önemliyiz.
Ve bu ana değin hep yok saydığımız değerlerimizi anlamak adına, kendi içsel
yolculuğumuzu yapma zamanı geldi de geçiyor bile.
Bu çok keyifli bir
yolculuk inanın bana.
Renkli.
Albenili.
Ama gerçekler de var
canımızı acıtacak olan.
Yaşadıklarımız.
Hüzünlerimiz.
Belki de kabuk bağlamış
yaralarımız.
Olsun. Derinlerimize
ulaşmak için gerekliyse hepsini kabul etmek bize düşen. Öyle değil mi?
Bana bunları düşündüren,
yakınlarda izlediğim bir video oldu. Beraberce fikir yürütüp, bir ortak nokta
bulmak adına; paylaşıp çoğalmayı seçtim ben de. Çünkü içimize, ruhumuza dokunan
cümlelerle dolu. Keşif yolculuğumuz için bir ışık yakacak. Gerisi bize kalmış
elbette.
Sözünü ettiğim konuşma
videosu, New York Times yazarı David Brooks’ a ait. Kısacık ama dolu dolu.
Hepimiz biliyoruz ki, hayatı
sorgulamaya başladığımız andan itibaren sorular bitmek bilmiyor. Doğru cevapları
ararken kafamız karışıyor. Aklımıza yatsa da yapmak da zorlanıyoruz zaman
zaman. Ama bu notlar kendi içsel yolcuğumuzu keyifle yapmamızı sağlayacak
nitelikte. Ben beyin kıvrımlarımızda yer etmesinden yanayım.
David Brooks bu konuşmasında;
kişilerin özgeçmişlerinde belirtikleri özelikleri ile övgüye değer kişilik
özellikleri arasında farklar olduğunu savunuyor ve şöyle diyor;
‘’Özgeçmiş
özelliklerimiz eğitim, tecrübe ve becerilerimizi kapsar. Bunlar iş hayatına atılmamızı sağlayan
unsurlardır. Övgüye bahşedilen kişilik özelliklerimiz ise daha derin bir anlam
içerir. Aslında kim olduğumuzu, ilişkilerimizin yapısını, cesur, sevecen,
güvenilir ya da uyumlu olup olmadığımızı anlatır.’’
Şimdi kendi kendimize
düşünelim. Bizler çoğunlukla hangi değerlerin daha önemli olduğunu düşünüyoruz?
Kişilik özelliklerimizin değil mi? Aslında bu yanlışmış.
Neden mi?
Yazarın böyle
düşünmesine sebep olan bir kitap. 1995 yılında Joseph Soloveitchik isimli bir haham
ve düşünür tarafından kaleme alınmış.
İsmi ‘Yalnız Bir İnanç
Adamı - The Lonely Man of Faith’.
İnsan doğasının iki
farklı yönünden bahseden kitapta; bu yönler Adem1 ve Adem 2 olarak belirtilmiş.
Adem1 insan doğasının
maddeci ve hırslı olan, dışarıdan görünen tarafını temsil ediyor. Yapmak ve
yaratmak istiyor. Adem2 insan doğasının daha basit ve sıradan olan kısmı.
Sadece iyi şeyler yapmak değil, iyi biri olmak istiyor. İÇSEL BİR YAŞAM sürüyor.
Tam da bizim aradığımız gibi.
Adem1 dünyayı fetetmek
isterken; Adem2 dünyanın kurallarına uymak amacında.
Adem1 elde ettiği
başarılardan zevk alırken, Adem 2 içsel uyum ve güçten keyif alıyor.
Adem1 işlerin nasıl
yürüdüğünü sorguluyor. Adem2 ‘’Niçin buradayız?’’ sorusuna cevap arıyor.
Adem1 başarıyı ilke
edinmiş. Adem2 ise sevginin ve aldığına karşılık vermenin peşinde. (Brooks’un çarpıcı
yorumu ve devamı 2/3’ de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
19.06.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder