Tarihin derin izlerini
taşıyan yapılarıyla, içinden nesillerin gelip geçtiği kalıntılarıyla. Yaşanmışlığın
kokusunu duyuyorsunuz adımlarınızda. Doğanın rengarenk tınılarını taşıyan
sahillerimiz, mavinin en güzel tonlarıyla huzuru taşıyor buram buram.
Anadolu’nun bitimsiz bereketinde can bulan ağaçlar ve çiçekler gözümüzü
şenlendirirken; lezzetli sebze ve meyvelerin bereketi ve doyumsuz tadı başka
hangi ülkede var ki?
Yaşayanları, emek
verenleri ve gönlü zengin halkıyla beraber öyle sarıp sarmalıyor ki bizleri.
Yapay değil hiçbir şey.
Abartılmış değil. Güzel milletimize özgü mütevazilik sinmiş sanki taşına
toprağına. Şanslıyız; böylesi cennet bir vatanda yaşadığımız için, hem de çok
şanslıyız. Değerini bilmek gerek. Hem de her noktasının, her köşesinin.
Ancak bazı yerler var ki
yüzyıllar öncesinden günümüze taşınırken tüm olağanüstü değerlerini korumuş.
Tarih doğayla, toprak nehirle, sapsarı günebakanları güneşle bütünleşmiş adeta.
Göz alabildiğine uzanıyor tarlalarda.
Görüntü daha şimdiden
muhteşem.
İşte KAPADOKYA böylesi
yerlerden bir tanesi benim için. Anlamı Pers dilinde ‘Güzel Atlar Ülkesi’
demek. Önce yöre hakkında minicik bilgiler.
Nevşehir, Kırşehir,
Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış özel bir alandayız şimdi.
Kapadokya’da.
Paleolitik dönemden
günümüze kadar kimler gelmiş kimler geçmiş? Kaç nesil soluk alıp yaşamış o
engin topraklarda?
Hitit Krallıkları;
Persler; Romalılar; Hristiyanlar;
Araplar; Selçuklar; Osmanlılar ve nihayet Türkler.
Bölgenin yapı taşları ve
ilginç dokusu gerçekten muhteşem. Bundan tam 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı
ve Göllüdağ’ dan püsküren lavlarla oluşmaya başlamış.
Yağmurlar, hava
değişimleri ve rüzgarlar birleşip; hepimizin hayranlık duyduğu Peri bacalarını
meydana getirmiş; geçen yıllar içinde. Bu doğal oluşuma sonradan eklenen insan
emeği, barınma ve saklanma içgüdüsü ise dünyanın en güzel yerleşim yerlerinden
birini ortaya çıkarmış.
Sayısız kilise, yerleşim
yeri ve güvercinliklerle büyük uygarlıklara ev sahipliği yapmış. İşte bu
nedenlerle, turizm alanında dünyanın en çok tercih edilen bölgelerinden birisi
olma ayrıcalığını kazanmış.
Bu kısacık tanıtım
bilgisinden sonra gelelim benim muhteşem gezimin ayrıntılarına.
Tarihin ışıltısına,
doğanın müthiş güzelliği eklenmiş. Her bir adımda bir başka albeniyle burun
buruna gelmenin tadı bambaşka. Hele bir de özel rehberiniz varsa. Zaman
kısıtlaması olmadan taşlarına dokunarak, orada yaşayanları düşünerek, hayat
tarzları üzerinde tartışarak; o enfes doğanın güzelliğinde kaybolarak,
adımlarınıza ruhunuzun dinginliğiyle eşlik ediyorsanız; değmeyin keyfinize.
Hayatımın en unutulmaz
gezilerinden bir tanesiydi benim için.
Sabahları gün doğumuyla
başlayıp, akşamları lacivert gökyüzünde adeta mücevher gibi parıldayan yıldızlar
altında; sıcacık çay sohbetleriyle sona eren.
Kaya Mezarları, Derin
Kuyu yeraltı şehirleri, Ihlara Vadisi, Zelve tepesi, Avanos, Ürgüp, Göreme,
Sultan Sazlığı…
Yıllar yıllar öncesinden
yapılan o taş yapının kalıntılarına bakıp da insan gücünü takdir etmemek elde
mi? Hem de o zamanın ilkel şartlarıyla.
Dışarıdaki yakıcı sıcağa
rağmen iliklerinize kadar donduğunuz Derin Kuyudaki şartlar diğer bölgeler gibi
insanı; yine yeniden düşündürecek tarzda. Yaşamak, hayatta kalmak için yapılan
o hummalı çalışmanın her bir izi; günümüz şartlarında bile değer bulacak
cinsten.
Ayaklarınızla dost
olduğunuz bir günde gezmeniz gerekli Ihlara Vadisini. Adım adım doğayla
bütünleştiğiniz; vadide akan suyun terapi sesiyle ‘İyi ki buradayım.’ dediğiniz
muhteşem anlarınız olacak çünkü. Ve aralara serpiştirilmiş pek çok tarihi
kalıntıyı gözlemlerken; yapılanlar karşısında şaşkınlığınız artacak inanın
bana.
Varsın ayaklarınız
yürümekten yorulsun, ruhunuz hiç olmadığı kadar sakinken buna değmez mi? Tadını
çıkarın bolca, tıpkı benim yaptığım gibi. Sık ağaçların o serin gölgesindeki
yemyeşil çayırların üzerine uzanıp; negatif enerjinizi topraklayın. Bedeniniz
dinlenirken, ruhunuzun hiç olmadığınız kadar huzurla dolduğunu hissedeceksiniz,
inanın bana.
Vadiye inmek için yapılan 500 basamak yıldırmadı beni. Ne inerken
ne de çıkarken. Çünkü biliyorum ki; baktığım, gördüğüm, dokunduğum, kokladığım
her bir fotoğraflık kareye ve detaya fazlasıyla değdi.
(devamı 2/2 ‘ de)
(devamı 2/2 ‘ de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
20.07.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder