Gülümsemek
bir hayat felsefesi olmalı hepimiz için. Ne kadar zor olursa olsun
gülümsediğimizde; hem kendimizi çok daha iyi hissediyoruz, hem de etrafımıza
ışıltılı bir enerji yayıyoruz. Kalbimiz,
ruhumuz zenginleşiyor adeta.
Ancak
kaçımız yapabiliyoruz dersiniz?
Hele
bir de engelliler söz konusu ise. O devasa engellerin ardında kalan, bir türlü sosyal yaşantımıza dahil edemediklerimiz
aramızdaysa eğer; bırakın gülümsemeyi anında değişiyoruz. Nedense hep meraklı,
acıma dolu bakışlar yerleşiyor yüzümüze; hüzünle beraber.
Peki
ya engelliler? Bizlerin bu tavrı, bu imalı bakışları onları ve ailelerini nasıl
etkiliyor dersiniz?
İşte
bu sorunun cevabını vermiş minicik bir video. İzlediğimde gözlerim nemlendi,
ama yüzüme kocaman bir tebessüm de yerleşti. Engellilerle ve yakınları ile
karşılaştığımızda gülümsemeye devam etmenin önemini öyle zarifçe özetlemiş ki.
Bir
parktayız şimdi. Hava güneşli. Pırıl pırıl. Büyükler soluklanıyor. Çocuklar
keyifle zaman geçiriyor.
O
sırada bir grup engelli çocuk oynayanlara katılıyor. Belli ki havanın güzel olmasından
istifade; arkadaşlarıyla beraber oynamaya gelmişler. Aralarında tekerlekli
sandalyede olan da var. Downsendromlu olan da.
Ama
o da nesi?
Birden
bakışlar değişiyor. Yüzlerdeki gülümseme, neşeli haykırışlar yerini sessizliğe
bırakıyor. Acıma duygusu kara bir bulut gibi parkın üstüne çöküyor.
Sadece
parkta değil, sahilde yürüyenler de bile aynı bakış var ne yazık ki. Denize,
maviliğe bakmak yerine engelli çocuklara bakıyorlar.
Birbirlerine
göstererek, fısıltıyla konuşarak. Yani engellerini yüzlerine bir kez daha
çarparak. Hatırlatarak.
Neden
mi? Çünkü aramıza almayı bir türlü beceremediğimiz, hatta kabul edemediğimiz
engelliler onlar.
İşte
o anda bir genç kız elindeki mektubu dağıtmaya başlıyor. Belli ki daha önceden
hazırlanmış.
Hazırlayan
kim mi? Bir engelli annesi. Tekerlekli sandalyede yaşamını sürdüren, 14
yaşındaki Tufan’ın annesi.
Ellerine
tutuşturulan kağıtta yazılanları okuyanların yüz ifadeleri yavaş yavaş
değişmeye başlıyor. Çoğunun gözleri doluyor. Bir kısmı düşüncelere dalıyor. Yazılanlara
hak verircesine başını sallayanlar da var aralarında.
Gelin
bu muhteşem annenin haykırışlarına kulak verelim. İstedikleri o kadar basit,
ama o kadar önemli ki.
‘’
Merhaba,
Bu
mektubu hoş görünüze sığınarak gönderdim. Bize üzgün üzgün baktığınızı
hissettim. Bu duruma alışkınız aslında. Sizi suçlayamam. Ama lütfen,
kendinizi bir an için bizim yerimize
koyun. Çocuğumu gören herkes, ya yolunu değiştiriyor ya da üzgün bakışlarla
uzaktan izliyor.
İsmi
Tufan. 14 yaşında. Engelli Çocuk ve Ailelerine Destek Merkezi (Eçadem) ’deki
diğer arkadaşları ile beraber; bugün parka geldi. Gezmeyi çok seviyor. Eminim tanısanız
siz de onu çok seversiniz. Tufan farklı hissetmek isteMİyor. Hatta yanından geçerken
ona bir tebessüm etseniz; çok MUTLU olacağından eminim. Çünkü ona kimse
gülümseMİyor. Gerçi artık kimse kimseye gülümsemiyor. Oysaki bir GÜLÜMSEME
dünyamızı değiştirmeye yeter. ‘’
İşte
O AN. O anda sanki parka sihirli bir tılsım değiyor. Herkes ama herkes, engelli
olan, olmayan, çoluk çocuk, yetişkin herkes gülümsüyor. Sevgiyle birbirine el
sallıyor. Engelli çocukların gülümsemesi ise KOCAMAN oluyor. Elbette Tufan’ınki
de.
Bu
videoyu izlediğimde ‘Mutlaka yazıya döküp paylaşmalıyım.’ dedim içimden. Gülümsemenin
ne kadar etkili bir araç olduğunu belirtmek adına. Bir de kocaman alkışladım
Tufan’ın annesini.
GÜLÜMSEYELİM
ne olur.
Hayata.
İnsanlara.
Doğaya.
Çiçeklere.
Ağaçlara.
Hayvanlara.
Çocuklara.
Büyüklere.
Yaşlılara.
En
çok da yürekleri sevgiyle dolu ENGELlilere. Onların sabır yüklü, cesur ailelerine.
KOCAMAN
GÜLÜMSEYELİM.
Gülümseyelim
ki ENGELLER yok olsun.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
23.02.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder