İstanbul Boğazı’nda Salacak açıklarında minicik bir ada var.
Bu
adanın üzerine inşa edilen ve kendine has mimarisi ile dikkat çeken yalnız bir
kule.
Yalnızlığını
tarih içine serpiştirilen türlü aşk öyküleri ve efsanelerle daha da çekici hale
getirmiş.
Sadece
onları araştırmak bir yana, karşısına geçip seyretmek de oldukça keyifli.
İşte
karşınızda KIZ KULESİ.
Üsküdar’ın
bu zarif sembolü, aynı zamanda güzel İstanbul’un en özel simgelerinden bir
tanesi.
Ne
zaman yapıldığına dair net bir kayıt olmadığı halde; bazı kaynaklarda, yapım
tarihinin milattan önce 341 yılına kadar uzandığı görülür.
Bizans
döneminden kalan tek eser olması nedeniyle önemli.
Tarih boyunca hakkında anlatılan efsaneler onun gizemini korumasını sağlamış.
Dünya
mirasına geçen hazinelerimiz arasında.
İlk
kez 1422 yılında Floransalı haritacı Cristoforo Buondelmonti'nin çizdiği
Konstantinopolis haritasında hayat bulur Kız Kulesi.
Antik
Yunanlı general ve devlet adamı Alkibiadis tarafından, Karadeniz yönünden gelmesi
muhtemel gemiler için gümrük merkezi olarak yapıldığını açıklar tarih
sayfaları.
Daha
sonra 1110 yılında Bizans İmparatoru I. Aleksios, korumasını taş duvarların
yaptığı ahşap kuleyi inşa eder.
Sonraki
yıllarda kulenin tam karşısında Sarayburnu yakınlarına inşa edilen bir başka
kuleyle aralarına kalın bir demir zincir gerilir. Ardından bir savunma duvarı
yapılarak Asya kıyısına bağlanır. Böylece gemilerin Anadolu yakası ile Kız
Kulesi arasından geçişine izin verilir. Boğaz tarafından gelen gemilerden ise
vergi alınır. Ancak bir süre sonra kule o ağır zinciri taşıyamaz ve Avrupa
yakasına doğru yıkılır.
İstanbul’un
fethine kadar gümrük kapısı ve ardından güvenlik noktası olarak görev yapan kule;
İstanbul’un fethi sonrası gözetleme kulesi olarak kullanılmaya başlanır.
Hakkında
pek çok rivayet olan kule; bir kısım Avrupalı tarihçi tarafından ‘Leander
Kulesi’ olarak da adlandırılır.
Tarihi
çok eski yıllara dayandığı için yıllar içinde büyük afetlerle karşılaşması kaçınılmaz
olur.
1721
yılında çıkan yangında ise neredeyse yok olur.
Sadrazam
Damat İbrahim Paşa tarafından imar emri verilerek yeniden hayat bulur ve görevine
devam eder.
Çok
daha dayanıklı malzemelerle yeniden yapımı 1763 yılına rastlar.
I.Abdülhamid
zamanında revaçta olan kule, bir süre sonra bir sürgün ve idam adasına dönüşür.
1832
yılında Sultan II. Mahmud tarafından yeniden restore edilen kule, şehirde baş
gösteren salgın nedeniyle karantina adası olarak kullanılır.
Günümüze
gelinceye değin pek çok restorasyondan geçen kule; Cumhuriyet dönemiyle beraber
tekrar fener olarak kullanılmaya başlanır. (devamı 2/3’ de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
08.02.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder