11 Mart 2010 Perşembe

AN’I YAKALA, ÇİLEK TADINDAYSA BIRAKMA!

Hayatı yaşarken farkında olmayı, çilek tadındaki o kısacık an’ların göz açıp kapayıncaya kadar geçen zamanını yakalamanın önemini her defasında dile getiriyor ve önemini vurguluyoruz. Çünkü mutluluğun bu an’larda gizli olduğunu, oturup beklenince gelmediğini, farkındalıkla yaşamımızın daha da güzelleşeceğini ve anlam kazanacağını biliyoruz.

Ancak farkına vardığımız her an’ın bizi mutlak mutlulukla buluşturmadığı da bir gerçek. Bilemiyorum sizler de benzer ruh halini arada sırada yaşıyor musunuz?

Öyle an’lar vardır ki ne işim var benim burada dersiniz hani; orada olmak yerine kaçıp gitmek ve evinizin sıcacık güvenli duvarları arasına sığınmak istersiniz. Çünkü o an’da oraya ait hissetmezsiniz kendinizi, tamamen yabacıdır her şey size, tamamen farklı…Hatta siz bile kendinizi yabancı hissedersiniz kendinize. Anlayamadığınız, tarif ederken zorlandığınız bir ruh halidir bu yaşadığınız.

Belki zaman yanlıştır, belki yer, belki de beklenen… Ama önemli olan o an’dır ve o an’ın size hissettirdiği o garip ruh hali…Nedenini çözemezsiniz bir türlü. İçinde bulunduğunuz ortamın, çevredeki insanların hatta havanın bile etkisi vardır bunda. Ama hepsi bir yana ruhunuz isyanlardadır. O an’ı yaşamayı istemezsiniz bir türlü. Her şeyden etkilenen naif bir durum tüm benliğinizi kaplamıştır adeta. Dokunsalar dağılıverecek narin bir biblo gibi kırılgandır içiniz.

Kaçıp gitmeyi, ortamı o an’ı terk etmeyi dilersiniz taa ki iç isyanınız durana değin. Bu kısacık zaman dilimi içinde böylesine yoğun düşünürsünüz işte.

Ama merak etmeyin, bu gibi durumlarda etrafı incelemek, çevredeki insanları gözlemlemek, yani iç sesinizi farklı yönlere kanalize etmek sizi oldukça rahatlatır. Tıpkı Sezen Aksu’nun o güzel şarkısında dediği gibi…

“Bazen daha fazladır her şey
  Bir eşikten atlar insan
  Yüzüne bakmak istemez yaşamın
  O kadar azalmıştır anlam
  O zaman git hemen radyoyu aç, bir şarkı tut
  Ya da bir kitap oku
  Mutlaka iyi geliyor.
  ……. “

Bir süre sonra daha rahat ve huzurlu olduğunuzu hissedersiniz. O kısacık an’a yığılan tüm olumsuz duygularınız, ait olamama haliniz geçip gitmiştir işte ve iç isyanınız huzur bulmuştur yeniden. Tekrar kaldığınız yerden devam edersiniz hayata.

Bunun tam tersine fark edebildiğinizde bulunduğunuz an’ın sizi cezbeden büyüsünden ayrılmak istemediğiniz zamanlarda vardır ama…

Bu büyü öylesine etkisine alır ki insanı elinizde olsa zamanı durdurmak istersiniz. O an’da her şeyi unutursunuz tüm gereksiz ayrıntıları, sıkıntıları; o ana kadar sizi üzen, geren, kızdıran pek çok şey kanatlanıp uçmuştur sanki hafızanızdan.

Farkına vardığınızda ve yaşadığınız an’ın değerini bildiğinizde yaşayacağınız en güzel ruh halidir bu. Bir önceki tabloda kendinizi oraya ait hissetmezken, kaçıp kurtulmak isterken; şimdi tüm benliğinizle tüm hislerinizle ortak olmak istersiniz o an’a ve o an’ın detaylarındaki güzelliklere. O an’ı sonsuza kadar uzatmak istersiniz birde. Çünkü çilek tadındadır, çilek kadar çekici ve lezzetli.

İnsanın iç yapısı bu kadar ilginçtir işte. Ruhsal durumun dışa yansımasıdır tamamen. Her ikisinde de AN’ı fark etmekle başlar ama birinde oraya ait olamama, daha doğrusu ait olmak istememe hali söz konusu iken; ikinci durumda tam tersidir, oraya ait hisseder insan kendisini hem de tüm tezatlıklarına, tüm farklı görüntüsüne rağmen.

Sonuçta hayatın hızla akıp giden koşturması içindeyken kimbilir fark edemediğimiz ne çok an’ımız vardır, çilek tadında olup da es geçtiğimiz. “Keşke” lerle çağırsak da gelemeyeceğini bildiğimiz; ancak “iyi ki” lere kattıklarımızla avunacağımız. Onlar bir avuç deniz yıldızı olsalar bile yaşantımızda; geçmişimizi düşündüğümüzde tek tek göz kırpacaklar bize içimizi saran sıcaklık duygusuna eşlik ederek.

Belki az yaşanacaklar, belki hayatımız boyunca tek bir defaya denk gelecekler ve ikinci kez tekrarı istesek de olmayacak ama; farkına vardığımız tüm bu mutlu an’lar, unutulmaz hanemizdeki en güzel deniz yıldızları olacak.

O bir avuç deniz yıldızı içinde bir iki deniz kestanesi varsa dikeni elinize batan, onlarda yıllar sonra kanatmayacak içinizi merak etmeyin. Hatta deniz yıldızları kadar hatırlanmayacak. Çünkü insanlar yapıları gereği mutlu şeyleri hafızalarında saklar, mutsuzlukları ise bilinçaltına atıp unutmak isterler.

Çilek tadında, deniz yıldızı kadar güzel AN’larınız çok olsun; farkındalığınız her yönüyle açık, algılarınız bir radar gibi dört bir yanınızı tarasın. En güzel AN’ları bulup çıkarmak adına…biriktirin onları anılarınızda.

AN’lardan anılara kuyruklu bir yıldızınız olsun yaşamınız boyunca.

Tıpkı şair Esat Selışık’ın “Gün Devşiren Düşünceler” isimli şiirinde dediği gibi;

“ Yanı başında duran
   Kum saatini çevirdi genç adam
   Cam boğumdan
   Bir nehir akmaya başladı,kumdan...
   Yaşanmış anları yaşanmamış kılmak ister gibi.
   Biten gün
   Yeniden akmaya başladı bugün. ”

Kum saatini her gün yeniden çevirerek biten günleri yeniden başlatalım, yaşanmış AN’ları yaşanmamış çilek tadındaki AN’lara çevirmek için…

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.01.2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...