Yine
yeniden, bir yılı daha bitirmenin soluksuz telaşı içindeyiz hepimiz.
Ara
molaları kendimize çok gördüğümüz için olsa gerek; dürüst bir yaşam muhasebesi
yapamadan; yılları deviriyoruz. Beklentilerimizi bir sonraki yıla devrederken,
onun da bir öncekinden farkı olmayacağını düşünemiyoruz ne yazık ki. Kolayımıza
gidiyor belki de.
Oysaki
her gün, her an, her saat en değerli hazinemiz; elimizde tuttuğumuz,
tutabildiğimiz. Yarın için yaşamayı bırakıp, bugüne hakkını verebildiğimiz
ölçüde zenginleşiyoruz.
Bunu
hiç unutmadan girelim bu yeni yıla. Ne dersiniz?
‘’Geleceği
tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır.’’ diyor Avusturyalı yazar ve
yönetim bilimci Peter F. Drucker.
Ne
kadar önemli. Adım atalım artık. Durup beklemeyelim. Ertelemeyelim hiçbir şeyi.
Zaten yeterince ertelendi hayatlar. Öyle bir mücadele içindeyiz, öyle bir
yarıştayız ki. En çok da kendimizle yarışıyoruz farkında olmadan. Çıtayı hep
yüksek tutmaya, bir amaç belirleyip peşinden gitmeye evet. Ama isteklerimizi
görmezden gelmek yok. Hele hele hayallerimizden vazgeçmek yasak.
"Dün
hayâldir, yarın bir vehim, bugün ise elinin avucunun altında. O halde ne
yapacaksan şimdi yap.’’ demiş; yıllar yıllar önce MEVLANA.
İşte
ŞİMDİdeyiz. ŞU Andayız hepimiz. Elimizin altında muhteşem bir yeni yıl daha
var. Onu karşılıyor olmamıza şükürlerle teşekkür edelim önce. Ardından her
gününü; sanki yarın hiç yokmuş gibi; doya doya yaşamaya bakalım. Özümüzün sesini
duyarak, duyumsayarak. Sevginin o sımsıcak harelerini etrafımıza daha çok
yayarak. Her geçen gün daha da zenginleşelim beraberce.
Nasıl
mı?
FARKINDALIKLA.
Okuduğum
bir kitap, rutinleri kırdığımız ölçüde farkındalığımızı artırabileceğimizi
anlatıyordu. İlk adım bu kadar basit. Gelin her gün rutin olarak ne yapıyorsak,
onu daha farklı yapmaya çalışalım. Minicik değişiklikler olsun bunlar. Önemli
olan o anı fark etmemiz. Ve ilk adımdan sonrası çorap söküğü misali gelecek. Buna
yürekten inanalım yeter.
Farkındalığımıza
dikkat çekmek adına minicik bir öyküye yer vermek istedim; 2014’ün bu son
yazısında. Biraz tebessüm, biraz düşünme misali.
‘’Bir
fabrika sahibi, fabrikada çok değer verdiği kol saatini kaybeder. Yoğun arama
çalışmaları sonuç vermeyince; ödül vereceğini duyurur. Bunu duyarak fabrikaya gelen
küçük bir çocuk; patrona saatini bulabileceğini söyler. Patron ise yoğun
koşturmacasının arasında, çocuğun ortalıkta dolaşmasını istemez. Üretimin
yapılmadığı ve herkesin gittiği bir gün gelmesini tembihler.
Çocuk
patronun sözüne uyar ve dediği gün yeniden fabrikaya gelir. Fabrika sessizdir,
çalışanlar evlerine gitmiştir. Saatin kaybolduğu kata girer. Etrafı kolaçan
eder ve on dakika sonra elinde saatle patronun yanına koşar.
Kaç
gündür, onca adamla saati arayan ve bulamayan patron şaşkındır. Çocuğa bunu
nasıl başardığını sorar. Çocuğun cevabı ise manidardır. Sadece saatin
tik tak’larını dinlemiştir.‘’
Öykümüz
böyle. Kıssadan hisse hesabı, hayatımızı düşünelim mi şimdi?
Hepimiz
günlük hayatın gürültüsüne kendimizi o denli kaptırıyoruz ki, etrafımızda olan
tik takları duymuyoruz. Tıpkı kendi iç sesimizin ve hatta öz değerlerimizin tik
taklarını duymadığımız gibi.
Ama işte gayret etmek, değişmek için yepyeni bir fırsat daha kapımızda. Sevgimizle onurlandırdığımız, etrafımıza aşkla baktığımız her gün; bu sesleri duyacağımız anlar bizi kucaklayacak.
Yeni
yılın heyecanını dolu dolu içimizde hissedelim. İçimizdeki o minicik yaramaz
çocuk kıpır kıpır baksanıza. Gözlerini
kocaman kocaman açmış bizden izin istiyor. Bırakalım azıcık da çılgınlık
yapsın. Ne çıkar ki?
Daha
çok kalbe dokunduğumuz bir yıl diliyorum hepimiz adına. Sağlıkla ve şükürlerle
kucakladığımız her yeni gün; kalbimizden etrafımıza taşacak sevgi sağanakları
yaratalım. Tüm canlılar için, doğa için, dünyamız için. Tebessümlerimizi esirgemeden
korkusuzca kullanalım. Zarafetin hoş çizgisinde kalmaya özen gösterelim. Aşkın
büyüsünü hayatın her detayında yakalayanlardan olalım. Az ama, öz olsun
felsefemiz. Düne inanırken, yarına güvenelim ve bugünü çok sevelim. Anları
kaçırmadan yaşamı sımsıkı kucaklayalım.
‘’Tik
tak tik tak geçiyor yıllar.’’ diye düşündüğümüz her ana yanıtımız; ‘’Geçiyor
elbette, ama dolu dolu yaşıyorum ve iyi ki yaşıyorum.’’ olsun ne olur.
Dilekleriniz
dileğimdir her biriniz için. Gönül soframda her geçen gün artan sevgimi yolluyorum
kalplerinize, en derin saygımla. 2015 yılının, umutlarımızın pembe mavi rengine
uygun kalması dileğimle. Nice ŞAHANE YILLARIMIZ olsun beraberce kutlayacağımız.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
22.12.2014
Senin dileklerin dileğimdir. Bu cümle çok hoşuma gitti. Şimdi ben de sezgi ve duygularımla duamla iletişime geçiyor. Herşeyin istediklerin tez elden gerçekleşmesi dileğiyle mutlu yıllar diliyorum.
YanıtlaSilHikmet Bulut Kırkın