Çağımızın
ünlü yazar ve ressamlarından Rus kökenli Alex Kanevsky‘e ait bu satırlar.
Özgürlüğünü
kaybetmiş, korkular içinde yaşayan, KENDİ KALP sesinden ziyade;
çevresindekileri dinleyenlerin durumunu ne güzel özetliyor.
Önceliğin
kendimizde olduğunu, duygu ve düşüncelerimizle değerli birer varlık olduğumuzu
hatırlamadığımız sürece; tüm noktalama işaretlerini kaybedeceğiz. Dolayısıyla
duygu ve düşüncelerimizi de.
Oysa
birey olmanın gücü MUHTEŞEM.
Ne yapıp edip bu gücün farkına varmamız gerek
diye düşünenlerdenim.
Hepimiz
kocaman bir zincirin halkalarıyız. Bir şekilde birbirimizle bağlantı
halindeyiz. Bu anlamda her birimize düşen görev, donanımlı birer birey olmaya
çalışmak. Sıradan bir kişi olmanın çok ötesine geçmek.
Çoğumuz
kişi ile bireyi aynı kabul ediyoruz. Gerçek tanımlarını bilmediğimiz için belki
de.
Uzmanlar
hepimizin doğduğu anda KİŞİ olarak kabul edildiğini; BİREY olabilmek içinse
zihinsel, ruhsal, duygusal anlamda olgunlaşmamız gerektiğini belirtiyor.
Birey;
*Sadece
aklı ile değil; vicdanı, kalbi ve saygısı ile tam bir bütün.
*Bakış
açısı alabildiğine geniş, insanlık yanı ağır basıyor.
*Kendine
özgü niteliklerini sevgiyle harmanlayıp herkes için kullanmasını biliyor.
*Kaliteyi
yaşam biçimi haline getirirken; zarafetin çizgisinden ayrılmıyor.
*Öz
irade ve öz güven sahibi.
*Öz
sorumluluk almaktan korkmuyor.
*Gerçekler
karşısında ne yapacağını biliyor.
*Korkularına
yenik düşmeyi sevmiyor; mücadeleye her dem hazır olması gerektiğinin bilincinde.
Her
biri harika özellikler, öyle değil mi? Eksik yanlarımızı tamamlamak, var
olanları daha da güzelleştirmek gerek. Üstelik tüm bunları sevginin o tılsımlı
gücüyle yapabiliriz.
Siz
ne dersiniz? Yeter ki kalpten isteyelim.
Birbirimize
sevgi ile kenetlendiğimizi; saygı ile de zincirimizin pasını aldığımızı
düşünüyorum. Toplumu oluşturan sıradan kişiler olmaktansa, birey olup kendimize
has yaratıcılığımızla fark yaratmamız lazım.
Her
birimiz özeliz. Her birimizin kendine has öyle güzel nitelikleri var ki… Ah bir
fark edebilsek, ah kıskançlıkları bir yana bırakıp alkışlamayı öğrenebilsek. Başardıklarımız
karşısında biz bile hayrete düşeceğiz eminim ki.
Kararlarının
arkasında cesurca duran, naif, kaliteli yaşamı kendisine hedef koyan birer
birey olmak öyle güzel ki. Tadını bir kez alsak, asla bırakmayacağız zaten.
Gelin
gerçeklerle yüzleşme cesaretine sahip olalım. Korkmayalım. Ancak o zaman şartları
kabul edip, değiştirme gücüne sahip olabiliyoruz. İnkar ederek kolaya
kaçtığımızda ise korkular eşliğinde özgürlüğümüzü de kısıtlıyoruz. Sorumluluğu
hep başkaları alsın istiyoruz.
Oysaki
birey olmanın en temel göstergesi değil midir öz sorumluluk almak? Bahaneler
ardına saklanmadan, başkalarını suçlamadan.
Kendimizi
kandırmayalım. Hepimiz alabildiğine güçlü, hızlı, özgür, deneyimli, yetkili;
ama bir o kadar da sorunsuz olmak istiyoruz. Yaptıklarımızın sorumluluğunu
almayı reddediyoruz. Hal böyle olunca samimiyeti, esnekliği, dürüstlüğü,
kendimize ve diğer canlılara saygıyı giderek kaybediyoruz. Buna bir son verip
gayret göstermediğimiz sürece de; birey olmanın engebeli yollarında tökezliyoruz.
Egomuzun baskın sesini kısalım artık. Bütünün hayrını gözetmeyi öğrenelim
beraberce. Hem de bir an önce.
Şimdi
yapmamız gereken şey hedefimizi belirlemek yani; odak noktamıza kaliteli birer
birey olmayı koymak. Ardından da yürek sesimizle hareket etmek.
İşte
o zaman tüm duyularımızla hedefimizi aydınlatacağımızı düşünüyorum. Gerisi
artık biz fark etmeden gelen ve hedefimize kilitlenmiş adımlar, düşünceler
olacak. Zor değil. Bu uğurda törpülenmemiz, değişmemiz gerekiyorsa da varsın
olsun. Ben bu çabaya değeceğine ve hepimiz için değerli bir yol olacağına
inanıyorum.
Donanımlı
ve kaliteli bireylerin el ele verdiği bir dünya hepimizin olsun dileğimle.
Güzelliklerin devamı, umut dolu bir gelecek ve huzur için buna ihtiyacımız var.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
29.10.2014
Kaynak:
http://birey.nedir.com; http://gercekkisi.nedir.com; http://tr.wikipedia.org; http://www.kuraldisidergi.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder