9 Haziran 2015 Salı

ÖYLE BİR YAŞAM ki ALKIŞA DEĞER (1/2)

Muhteşem bir hayat hikayesi.

Ders alınacak pek çok özellik.

Zorlu bir mücadele.

Yaşama karşı dimdik ayakta kalan ve başarıdan başarıya koşan bir kadın.

Anlaşılmaktan yoksun karanlık, sessiz bir dünyanın içinden; yaktığı mumla ışıltılar yaratan gerçek bir mucize.

88 yıllık yaşamında acıdan mutluluğa yelken açan, hayata sımsıkı bağlanırken; çevresindekilere de el 
veren müstesna bir yürek.

Helen Adams Keller.

Amerikalı.

Latince, Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça tam beş dil öğrenmiş. Bisiklet, kano ve yelkenli ile gezintiye çıkmaktan büyük keyif almış. Yüzme ve satranç vazgeçilmezi olmuş. Pek çok makale ve kitap yazmış. Birçok vakıfta gönüllü olarak görev almış. Dünyanın pek çok yerine seyahat etmiş.

Şimdi sıkı durun. Tüm bunları kör, sağır ve dilsiz olduğu halde yapmış.

Alkışlamaya, hayat öyküsünden ders almaya var mısınız?

Helen, sağlıklı bir bebek olarak doğar. Ancak henüz iki yaşına varmadan geçirdiği bir ateşli hastalık sonrası; görme, işitme ve konuşma yetilerini yitirir. Dış dünyayla hiçbir bağlantısı yoktur.

Ailesi, Doktor Alexander Graham Bell‘e götürdüğünde; altı yaşında içine kapanık bir çocuktur. Telefonu icat eden Doktor Bell’in tavsiyesi üzerine; sevimli kıza özel bir öğretmen tutulur.  Kendisi de bir zamanlar kör olduğu halde, tedavi edilerek, kısmen gören öğretmeni Anne Sullivan; Helen’e bir ayda okuyup yazmayı öğretir. Ve ölene değin öğrencisinin yanından ayrılmaz.

Önlerindeki uzun, zor ve engellerle dolu yolun farkındadırlar. Ancak Helen, öğretmeninin de katkılarıyla çalışmaktan ve mücadele etmekten asla vazgeçmez. Kısa sürede alfabeyi öğrenir. Ardından elini kullanarak yazmaya ve okumaya başlar. On yaşına gelen Helen; öğrendiği sağır ve dilsiz işaretleriyle artık derdini anlatan bir çocuktur.

Peki bununla yetinir mi? Elbette hayır. İlerleyen yıllarda; herkes gibi konuşabilmek adına sağırlar okuluna devam eder. On altı yaşına geldiğinde, konuşmalarına yüreğinin sevgisini de katan; azimli, umut dolu bir genç kız olmuştur. Öğretmeninin rehberliğinde, hayatın mucizelerini adım adım, parmak uçlarıyla keşfetmeye çoktan hazırdır.

Okumaya tutkun Helen, hedeflediği koleji de başarıyla bitirir. Edebiyat Fakültesinden diploma aldığında; hem arkadaşlarının hem de öğretmenlerinin gurur kaynağı olmuştur.

Bu harika kalp; aynı zamanda beynimizin olağanüstü gücüne de canlı bir örnektir. Nasıl mı? Henüz 19 aylık bir bebekken, o ateşli hastalığa yakalanmadan önce; zihninde yer eden tek bir sözcük; hayatını tam bir mucizeye dönüştürür de ondan.

‘’Su’’ kelimesi ile başlayan yolculuğunda; beynin kullanıldıkça kapasitesinin inanılmaz boyutlara ulaştığını gösteren en güzel örneklerden bir tanesi olmuştur kendisi.

Yaşamın zorluklarını çok iyi bilir. Bu nedenle hayatını; kendisi gibi ışıktan ve sesten yoksun olanların yetiştirilmesi için harcamaya karar verir. Konferanslar veren, kitap ve gazetelerde makaleler yazan umut dolu genç bir kadındır artık. Kazandığı tüm parayı, amacı için harcamak ise en büyük keyfidir.

Sonradan bir klasik olan ve kendi hayatını anlattığı "Hayatımın Öyküsü" isimli kitabı, tam 50 dile çevrilir. 
Sevgi dolu kalbiyle kısa sürede tanınan ve sevilen başarılı bir kadın haline gelir. Bu arada pek çok umutsuz kişiye umut aşılar.

Bununla yetinmeyen Helen; kapsamlı bir bağış kampanyası başlatır. Toplanan paralarla kendi ismini taşıyan Helen Keller Fonu’nu kurar. Yaşamı boyunca pek çok üniversiteden onursal doktora derecesi alırken; her zamanki mütevazi ve sevgi dolu halini korur.

Tam da o sıralarda patlak veren II. Dünya Savaşında; yara alıp kör olan askerlere gönüllü olarak yardım eder.

Yorulmak nedir bilmez. Şartlarını elinden gelen en üst seviyelerde zorlamak adeta yaşam felsefesi olmuştur.

Japonya, Avustralya, Güney Amerika, Avrupa ve Afrika başta olmak üzere toplam 5 kıta ve 35 ülke. Dile kolay. Neredeyse tüm dünyayı dolaşır. Milyonlarca görme engelliyle irtibat kurar.

Verdiği sayısız konferansta; dünyayı nasıl algıladığını, yaşamındaki zorlukları ve hayat azmini keyifle paylaşır. Sevgiyle uzattığı elinden tutanları asla yalnız bırakmaz. Çaresizliklerine sevgisiyle merhem olmanın yollarını bir şekilde bulur. 

Hayatının son yıllarında; aldığı sayısız ödüle; Amerika’nın en büyük sivil madalyası olan Özgürlük Madalyası'nı da ekler.

27 Haziran 1880 yılında başlayan hayatı, 1 Haziran 1968’de uykusunda bittiğinde; çoktan ölümsüzler arasındaki yerini almıştır bile. (devamı çarpıcı sözleriyle 2/2’de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

21. 04. 2015

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...