Ölümsüzlük…
Yıllardan
beri insanoğlunun kafa yorduğu bir kavram. Ve bugün geldiğimiz noktada;
ölümsüzlüğe son bir adımımız kaldı gibi görünüyor.
Neden
mi? Çünkü bilim adamları yakın zamanda tropikal sularda yepyeni bir canlı türü
keşfetti. Denizlerde yaşayan bu canlı hiç YAŞLANMIYOR.
İsmi
Turritopsis Nutricula. Yani ‘Ölümsüz denizanası’ .
Herhangi
bir hastalık ya da olumsuz dış etkenler olmadığı sürece; kendi doğal döngüsü
içinde yaşlanmıyor bu türler. Dolayısıyla yaşlılığa bağlı olarak da ölmüyor.
Hep hayatta. Şartlar izin verdikçe elbette.
Panama'da
bulunan ‘Smitsonian Tropikal Araştırmalar Enstitüsü’ bu anlamda bir öncü. İlk
olarak Karayip sularında rastlanan bu yeni türün; dünyadaki tüm tropikal
sularda bulunduğu da söyleniyor.
Hepimiz
biliyoruz ki denizanaları yani medüzler, masmavi denizin içindeki en özel
hayvanlar. Şemsiyelerini açıp kapayarak, denizde bir balerin edasıyla salınıyorlar.
Elimize
aldığımızda bir süre sonra su olup akıyor parmaklar arasından. Sanki yokmuş
gibi, sanki hiç yaşamamış gibi. Çünkü yapılarının
%95' i su, %4 'ü tuz. Sadece %1 ' i de protein.
Denizanalarının
kemikleri ve pulları olmadığı gibi; kalpleri, beyinleri ve gözleri de yok. Tüm
işlevlerini ışığa ve kokuya duyarlı sinir sistemleri sayesinde yapıyorlar.
Gelin
denizanalarının yanına masmavi denize dalalım bir an için. Bakalım nasıl
oluşuyor ve nasıl genç kalıyorlar?
Denizanalarının
yaşamları kısa aslında. Yumurtaları denizin içinde dölleniyor. Çatlayan
yumurtalardan larva olarak deniz suyuna dağılıyorlar. Sudaki minicik canlılarla
beslenip büyümeye başlıyorlar.
İki
farklı gelişme dönemleri var. Polip dönemi denen ilk anlarda tıpkı bir bitki
gibiler. Denizin dibinde bir yere tutunuyor ve hiç hareket etmiyorlar. Sadece
ağızlarındaki hareketli uzantılar vasıtasıyla avlanıyorlar.
Şemsiye
şeklini alıp, hareketlenmeye başladıkları dönem ise medusa dönemi. Artık
avlarının peşinden gidebiliyorlar. Doğanın kanunu gereği ürüyorlar. Ardından yaşlanıp
ölüyorlar. Normal
denizanaları böyle.
Bu
yeni bulunan türde ise; yavrularını yaptıktan sonra; hooop tekrar polip
oluyorlar. Yani yaşlanmadan, kendilerini tekrar yavru haline döndürüyorlar.
Bizlerde
olduğunu düşünsenize. Ne ironi olurdu.
Bu
satırları yazarken, yeni okuduğum ‘Ustam ve Ben’ romanı geldi aklıma. Elif
Şafak muhteşem sözcükleri ile bizleri büyülerken; Mimar Sinan’ın çırağı
Cihan’ın nasıl da ölümsüzlük büyüsüyle cezalandırıldığını aktarır. İlginç bir
ironidir ki; gün gelir çok uzun yıllar devam eden hayat insanoğluna ‘yeter’
dedirtir.
İşin
latifesi bir yana; hastalıklar için çok önemli bu gelişme. Hepimizin can attığı
gençleşme, yaş almayı yavaşlatma mümkün hale gelirse yakında; hiç şaşmayalım
artık.
Araştırmacılar
deneylerin henüz çok yeni olduğunu; bu döngünün ne kadar süreyle tekrarladığını
henüz tam tespit edemediklerini belirtiyor. Ve büyük bir merakla araştırmaya devam
ediyorlar. Elbette yapılan yeni deneyler ve araştırmalarla yaşları, kaç defa
sağlıklı olarak geriye dönebildikleri netlik kazanacak. Umut vaat eden güzel
haberleri merakla bekleyenlerin sayısı ise dünya genelinde gün geçtikçe
artıyor.
Bilimdeki
her bir adıma sonsuz saygım ve teşekkürlerimle.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.10.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder