10 Nisan 2011 Pazar

MENFAAT CIZIRTILARI



İnsan ilişkilerinde, karşılıklı diyaloglarımızda ve yaşam alışverişlerimizde; hep duyarlı olmaktan, saygıyı her daim korumaktan ve sevginin pozitif enerjiyle beraber tüm kapıları dostça açtığından söz ediyoruz. Yaşamın bize sunduğu her nimeti paylaşarak zenginleştirmenin güzelliğini kalplerimizde hissettikçe, bizimle beraber olan insanlara ayrı bir özen gösteriyoruz. Onları mutlu ettikçe mutluluğumuzun katlanarak arttığını görmek keyfimizi artırıyor, yaşama daha sıkı sarılmamıza sebep oluyor. İlişkilerimizdeki bu güzelliğin devamlılığını sağlamak içinse karşılıklı özveri gerekiyor, menfaatten uzak durabilmek işte bu noktada çok önemli.

Ama gelin görün ki yaradılışımız gereği menfaatlerimiz ağır basıyor. Çocukluktan itibaren bizimle beraber olan bu duygu, tüm yaşamımız içinde çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor. Aile içinde, akrabalar arasında, okul yaşantımızda, arkadaşlar arasında, çalışma hayatımızda, yaşlılığımızda hep bizimle yan yana. Ama çoğu ilişkinin menfaat üzerine kurulu olduğu bu dünyada önemli olan aradaki hassas dengeyi korumak ve menfaat çizgimize olgunlukla sahip çıkabilmek, öyle değil mi? 

Menfaati yaşamımızdaki en önemli şey haline getirmek, aşırılığa kaçmak yapılacak en büyük yanlış. Çünkü sonrasında yaşanan kırgınlıkların, çatışmaların, incinmelerin, kavgaların, terk edip gitmelerin telafisi çok zor. Bu dengeyi korumak çoğumuzu zorluyor biliyorum  ama, başarıldığında gelen mutluluğun hem kendimiz hem de etrafımızdakiler için gerçek mutluluk olduğunu unutmamak gerekli.

Hangimiz çevremizde böylesi menfaatine düşkün insanların olmasını isteriz ki? Elbette hiçbirimiz ama, sürekli kendisini düşünen ve oturdukları bencillik tahtından ödün vermemek uğruna pek çok şeyi yıkıp geçen, üstelik bunun farkına dahi varamayan o kadar çok insan var ki etrafımızda. Uzakta ya da yakında olmaları fark etmiyor,  yaydıkları menfaat cızırtılarının yükselen sesi her taraftan bize yetişiyor ve kulaklarımızı  tırmalamaya yetiyor. Üstelik böylesi insanların yaptıkları her işte, her konuşmada hep kendilerini kayırdıklarını, başkalarını zerre kadar düşünmeden hareket ettiklerini görmek insanı yoruyor. Her defasında içimiz buruluyor, kalbimiz yaralanıyor.

Hayatın iniş ve çıkışları arasında bocalarken, yanınızda sadece kendini düşünen insanların olması  büyük şanssızlık. Çünkü kendinizle ilgili sıkıntılarınızı yok etmeye çalışırken, egosu tavan yapmış insanların  giderek yükselen volumdaki istek sesleri kulaklarınızda cızırdamaya ve hayatı sizin adınıza çekilmez yapmaya yetiyor.
Bir an için gerçekten sizi düşündüğünü sizin yanınızda olduğunu sandığınız o kısacık anlar…  

Hemen ardından konuşmasıyla, davranışlarıyla hatta talepleriyle size ne kadar yanıldığınızı anlatan uzunca bir süreç…

Kendi kendinize kızdığınız, nasıl olup da her defasında aldandığınızı bir türlü çözemediğiniz  o garip iç sesleri…

Bitmeyen taleplerle devam eden bu kısır döngüde kulaklarınızı tırmalamaya devam eden cızırtılar…

Oldum olası sevemedim menfaat ilişkilerini. Tanık olduğum her çıkar ilişkisi beni yaraladı çünkü. Nedenini bir türlü çözemedim, bu denli vurdumduymaz olmalarını ve bencillik zırhına kendilerini bu denli hapsetmelerini hiç anlayamadım.

Halbuki sevginin olduğu bir yerde, gerçek dostluklarda, arkadaşlıklarda, hele hele yakın akrabalar arasında böylesi ilişkilere yer olabilir mi?

Ne yazık ki menfaatin baskın olduğu yerde iyi niyetten kuşkuya düşer insan. Çünkü hep kendini düşünenlerin ağızlarından çıkan her sözcük yine kendi çıkarları ile ilgilidir. Amaçları her şeyi sadece  kendilerine taraf yontmaktır. Bu uğurda yeri ve zamanı uygun olmasa da hep çıkarlarını konuştururlar. Menfaat cızırtıları kulakları tırmalar ve ne yaman bir çelişkidir ki bu cızırtıları bir tek kendileri duymazlar.

Oysa ki bu muhteşem hayatı tek başımıza yaşamıyoruz. Kendimizi düşündüğümüz ölçüde hatta daha da çok etrafımızdakileri de düşünmek zorundayız. Çünkü hayat paylaşılınca güzel. Çünkü hayat başkalarının gözlerindeki sevinç pırıltıları ile daha bir anlamlı. Çünkü hayat elinizdeki bir ekmek olsa da karşınızdakine bölünce daha lezzetli. Dilerim, sürekli ‘’ben, ben’’ diyenler de bu lezzetin tadına varırlar ve ego’larından biraz olsun sıyrılmaya çalışırlar.

İyi niyet, dürüstlük ve içtenlik gibi güzel manevi değerlerin el üstünde tutulacağı ve menfaat cızırtılarının giderek azaldığı zamanların yakınlarda olması umuduyla…

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

04.03.2011



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...