Çünkü dokunmak gerçekten
es geçilmeyecek kadar etkili yaşantımızda, bu nedenle hayata dokunmaktan
çekinmemek gerekiyor galiba. Dokunmanın iyileştirici gücünü hissetmek,
hissettirmek hem kendimize hem de sevdiklerimize olumlu pek çok kapıyı bir anda
aralıyor üstelik.
Dokunma bizim beş
duyumuzdan bir tanesi aslında. Ve insanlar yapıları gereği gözleriyle
algıladıkları her şeyi işitme ve dokunma duyusu ile de tamamlamak istiyorlar.
Böylece beynin hayal bölgesinde her şey daha somut hale geliyor.
Derimiz, cildimiz ise en duyarlı organlarımızdan birisi. Her 1 santimetre karesinde 6 milyon hücre barındırıyor ki; bunlardan 500 tanesi, dokunduğumuz şeyler hakkında en önemli bilgileri liflerle beyne taşıyan sinir hücreleri. Böylece dokunduğumuz cismin niteliğini (yumuşaklığını, sertliğini) , sıcaklığını rahatça algılıyoruz. Vücudumuzun en hassas olduğu noktalarda ise dil ucu, dudaklar, burun ucu ve parmak uçları başı çekiyor. Ve işte bu nedenle dokunmanın gücü tam bir MUCİZE diyebiliyoruz.
Derimiz, cildimiz ise en duyarlı organlarımızdan birisi. Her 1 santimetre karesinde 6 milyon hücre barındırıyor ki; bunlardan 500 tanesi, dokunduğumuz şeyler hakkında en önemli bilgileri liflerle beyne taşıyan sinir hücreleri. Böylece dokunduğumuz cismin niteliğini (yumuşaklığını, sertliğini) , sıcaklığını rahatça algılıyoruz. Vücudumuzun en hassas olduğu noktalarda ise dil ucu, dudaklar, burun ucu ve parmak uçları başı çekiyor. Ve işte bu nedenle dokunmanın gücü tam bir MUCİZE diyebiliyoruz.
Bakın bu konuda, her
sözü adeta bir ders niteliğinde olan OSHO ne diyor?
‘’Sadece ŞEFKATLE
DOKUNMAK iyileştiricidir. Çünkü insanın içindeki tüm hastalıklar sevginin
eksikliğinden kaynaklanır.’’
Ne kadar doğru satırlar
öyle değil mi? İleri ki satırlardaki gerçek yaşam öykülerini okuduğunuzda bu
cümlelerin değerini daha iyi fark edeceksiniz aslında.
Sevgiyle dokunmak
gerçekten tam bir şifa kaynağı ve bunu yapanlar dokunmanın gücünü, mucizesini
bizzat yaşayarak hayatlarını daha anlamlı hale getiriyorlar. Sarılmak,
kucaklaşmak, bağrına basmak, elini tutmak HEPİMİZ için aslında en değerli
besin, yaşam iksiri gibi adeta. Özellikle bebekleri, çocukları sosyal hayata
doyumlu hale getirmenin İLK ALTIN kuralı dokunmak, sevgiyi tüm hücrelerine
yaymak. Ancak yaşımız kaç olursa olsun hepimiz hayatımızın her evresinde
dokunulmaya sevgiyi hissetmeye ihtiyaç hissediyoruz. Çünkü dokunmak, sevgiyle
iletişim kurmanın, insanları yatıştırmanın, rahatlatmanın en etkili ve güvenli
yolu.
Yine insan hayatında
öyle Anlar var ki… sözler çaresiz ve yetersiz kalır. İşte o anlarda
yumuşacık bir dokunuş, içten bir temas devreye girdiğinde hem tüm duygularımıza
hem de kalpten hissettiklerimize anında tercüman olur. Sizce de öyle değil mi?
Bu konuda gelin
‘’DOKUNMANIN MUTLULUĞU’’ kitabının yazarı Doktor Russ Rueger’in sözlerine kulak
verelim. Şöyle der ünlü doktor; ‘’her yıl insanın beş duyusundan dördünü tatmin
etmek için milyarlar harcanıyor. TV, film sektörü görme duyumuza; radyo, müzik
sektörü işitme duyumuza; süpermarketler, restaurantlar tat alma duyumuza;
kozmetik sektörü ise koku alma duyumuza zevk katıyor. Ancak dokunma duyumuz hep
açıkta bırakıldı. Cinsellikle ilişkilendirilip yatak odasında zincire vuruldu.
Halbuki dokunma gelişen ilk duyumuz… dokunma başlıca insani bir deneyim, güçlü
bir araçtır. Ve toplumlar bu güçten korkarak bunu zincirlere vurdu ve dokunmanın
kendisi ‘’dokunulmaz’’ oldu. ‘’
Ne kadar doğru aslında
düşündüğümüzde, öyle değil mi?
Dokunmak NAİFtir,
MASUMdur, İÇTENdir, SAMİMİdir… Arkasında başka neden aramaya da gerek yoktur
bence. Önemli olan niyetimizin düzgün olması zaten.
Dokunmanın BÜYÜSÜ de bu
masumlukta, bu naiflikte ve incelikte GİZLİ diye düşünüyorum ben. Hatta bazen
öyle anlar olur ki, o dokunuşlarda;
*HAYAT ÇOŞKUSUNU
AVUÇLARSINIZ.
*SEVGİ SAĞANAĞINDA
ISLANIRSINIZ.
*GÜVEN DURAĞINDA KÖK
SALARSINIZ kısacası HAYATA DOKUNURSUNUZ…
Dokunmanın MUCİZESİ bunlarla sınırlı değil, ikinci bölümde okuyacağınız gerçek yaşam öykülerine inanamayacaksınız... (devamı 2/2' de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
01.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder