12 Ocak 2013 Cumartesi

DOKUNMANIN GÜCÜ tam bir MUCİZE ( 1/2 )


Bundan seneler önce PARMAK UCUNDAN KALBE DOKUNMANIN BÜYÜSÜ isimli bir yazı yazmıştım. Dokunmanın aslında insan yaşamında ne kadar önemli olduğunu kendimce anlattığım satırlardı onlar. Ve bugün yine dokunmanın gücünden bahsetmek; yeniden hatırlamak ve yaşantımıza soktuğumuzda aslında yaşama daha sıkı sarılmamızı sağlaması açısından, ne denli önemli olduğunu vurgulamak istedim.

Çünkü dokunmak gerçekten es geçilmeyecek kadar etkili yaşantımızda, bu nedenle hayata dokunmaktan çekinmemek gerekiyor galiba. Dokunmanın iyileştirici gücünü hissetmek, hissettirmek hem kendimize hem de sevdiklerimize olumlu pek çok kapıyı bir anda aralıyor üstelik.

Dokunma bizim beş duyumuzdan bir tanesi aslında. Ve insanlar yapıları gereği gözleriyle algıladıkları her şeyi işitme ve dokunma duyusu ile de tamamlamak istiyorlar. Böylece beynin hayal bölgesinde her şey daha somut hale geliyor. 

Derimiz, cildimiz ise en duyarlı organlarımızdan birisi. Her 1 santimetre karesinde 6 milyon hücre barındırıyor ki; bunlardan 500 tanesi, dokunduğumuz şeyler hakkında en önemli bilgileri liflerle beyne taşıyan sinir hücreleri. Böylece dokunduğumuz cismin niteliğini (yumuşaklığını, sertliğini) , sıcaklığını rahatça algılıyoruz. Vücudumuzun en hassas olduğu noktalarda ise dil ucu, dudaklar, burun ucu ve parmak uçları başı çekiyor. Ve işte bu nedenle dokunmanın gücü tam bir MUCİZE diyebiliyoruz.

Bakın bu konuda, her sözü adeta bir ders niteliğinde olan OSHO ne diyor?

‘’Sadece ŞEFKATLE DOKUNMAK iyileştiricidir. Çünkü insanın içindeki tüm hastalıklar sevginin eksikliğinden kaynaklanır.’’

Ne kadar doğru satırlar öyle değil mi? İleri ki satırlardaki gerçek yaşam öykülerini okuduğunuzda bu cümlelerin değerini daha iyi fark edeceksiniz aslında.

Sevgiyle dokunmak gerçekten tam bir şifa kaynağı ve bunu yapanlar dokunmanın gücünü, mucizesini bizzat yaşayarak hayatlarını daha anlamlı hale getiriyorlar. Sarılmak, kucaklaşmak, bağrına basmak, elini tutmak HEPİMİZ için aslında en değerli besin, yaşam iksiri gibi adeta. Özellikle bebekleri, çocukları sosyal hayata doyumlu hale getirmenin İLK ALTIN kuralı dokunmak, sevgiyi tüm hücrelerine yaymak. Ancak yaşımız kaç olursa olsun hepimiz hayatımızın her evresinde dokunulmaya sevgiyi hissetmeye ihtiyaç hissediyoruz. Çünkü dokunmak, sevgiyle iletişim kurmanın, insanları yatıştırmanın, rahatlatmanın en etkili ve güvenli yolu.

Yine insan hayatında öyle Anlar var ki… sözler çaresiz ve yetersiz kalır. İşte o anlarda yumuşacık bir dokunuş, içten bir temas devreye girdiğinde hem tüm duygularımıza hem de kalpten hissettiklerimize anında tercüman olur. Sizce de öyle değil mi?

Bu konuda gelin ‘’DOKUNMANIN MUTLULUĞU’’ kitabının yazarı Doktor Russ Rueger’in sözlerine kulak verelim. Şöyle der ünlü doktor; ‘’her yıl insanın beş duyusundan dördünü tatmin etmek için milyarlar harcanıyor. TV, film sektörü görme duyumuza; radyo, müzik sektörü işitme duyumuza; süpermarketler, restaurantlar tat alma duyumuza; kozmetik sektörü ise koku alma duyumuza zevk katıyor. Ancak dokunma duyumuz hep açıkta bırakıldı. Cinsellikle ilişkilendirilip yatak odasında zincire vuruldu. Halbuki dokunma gelişen ilk duyumuz… dokunma başlıca insani bir deneyim, güçlü bir araçtır. Ve toplumlar bu güçten korkarak bunu zincirlere vurdu ve dokunmanın kendisi ‘’dokunulmaz’’ oldu. ‘’

Ne kadar doğru aslında düşündüğümüzde, öyle değil mi?

Dokunmak NAİFtir, MASUMdur, İÇTENdir, SAMİMİdir… Arkasında başka neden aramaya da gerek yoktur bence. Önemli olan niyetimizin düzgün olması zaten.

Dokunmanın BÜYÜSÜ de bu masumlukta, bu naiflikte ve incelikte GİZLİ diye düşünüyorum ben. Hatta bazen öyle anlar olur ki, o dokunuşlarda;

*HAYAT ÇOŞKUSUNU AVUÇLARSINIZ.
*SEVGİ SAĞANAĞINDA ISLANIRSINIZ.
*GÜVEN DURAĞINDA KÖK SALARSINIZ kısacası HAYATA DOKUNURSUNUZ…

Dokunmanın MUCİZESİ bunlarla sınırlı değil, ikinci bölümde okuyacağınız gerçek yaşam öykülerine inanamayacaksınız... (devamı 2/2' de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.01.2013





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...