“Saygıdeğer Beyefendi;
Ayrı kaldığımız şu kısacık günler zarfında özlemimi anlatacak kelime bulmakta zorlanıyorum inanın. Henüz ne olduğunu tam olarak çözemediğim, yada çözmekten korktuğum öyle yoğun bir duygu silsilesi ki yaşadıklarım. Göz kapaklarım kapanırken görülen rüyalar, açıldığında ise süregelen hülyalar…Hangi birini düşünsem, düşümde hep siz varsınız. Ne yana baksam olmayan yüzünüzü görüyor, duymadığım sesinizi kulaklarımda hissediyorum sanki. Bazen aslında nesnel hiçbir dayanağı olmayan bu duygularımdan korkuyorum delice. Var olan yaşantımın alt üst olmasından birde. Ama öylesi bir gizem, öylesi bir duygu yoğunluğu var ki şu anda; kalbimin en derin yerinden bazı taşları oynatıyor, bu taşlar oynadıkça içim kanıyor, ince bir sızı olup tüm vücuduma dağılıyor.
Hayır! Asla karamsar değilim inanın. Gözlerim aynada öylesine ışıl ışıl bakıyorlar ki bendeki size, bu ışığın yaydığı enerjiden midir bilinmez, her bir kanayan yaram anında onarılıyor kendi diyarında.
Tek korkum, bu duygularımın, bu çılgınlığımın karşılık bulamamasıdır nezninizde. Çünkü bilirim ki siz de mutlu ve bahtiyarsınız kendi yerinizde. Ama merak ediyorum sizde benim duygu yoğunluğumu yaşıyor musunuz kendi içinizde? Sizde ne yana bakarsanız bakın , hep olmayan bir yüzü görüyor musunuz? Mavilikler, denizler, şiirler, melodiler size de benim kadar dinginlik veriyor mu düşlerinize?
Soracak öyle çok soru var ki aslında sizinle ilgili, ama sormaya çekiniyorum saygıdeğer azizim. Neden mi? Bu güzel dostluğun, bu güzel dayanışmanın bitmesinden, birbirimizi daha önce hiç görmemiş olsak da aramızda yarattığımız, sadece ikimize ait olan ve kimselerin bilmediği bu büyülü dünyanın yerle bir olmasından korkuyorum da o yüzden. Bir de, bir de benimle ilgili o muhteşem düşüncelerinizin yitip gitmesidir içimi tarifsiz acılara gark eden.
Farkında mısınız bilmem ama, her ikimizde aynı anda adım atıp duygularımızı açtığımızda her şey mükemmel giderken aramızda; birimiz biraz daha aceleci tavırlar sergilediğinde geri dönüş kaygıları başlıyor diğerimiz de nedense?
Halbuki sevmek cesaret demektir, sevmek çılgınlıkları yaşamak ve yaşatmak demektir. Zaman öyle hızla geçiyor ki, sizde biliyorsunuz birlikte yaşanacak ne kadar az zamanımızın kaldığını. Şimdi sorarım size , ilk adımı kim atmalı? Ben tüm cesaretimi toplayıp nihayetine erdirdiğim bu mektubu size göndersem yanlış anlarsınız diye çekinirim. Sizi beklesem, belkide hiç yaşayamayacaklarımızdan korkarım. Ne olur canımefendim hasretiniz yeter, gönlümdeki sızıları dindirecek derman olmaya gelin bir an önce! Bekliyorum sessiz; sadece gözlerim konuşuyor bilesiniz. Gönlümün her daim taze, en güzel hislerini bu mektupla size gönderiyorum.
Sonsuz saygılarımla,
İmza:
Hayal dünyanızın Hanımefendisi
Moda-İstanbul
16 Nisan 1951”
NOT:Bu mektup ne yazık ki sahibine gönderilemedi ve birbirini görmeden derin bir sevdayla birbirine bağlanan bu iki güzel insan , kavuşamadan aramızdan ayrıldı.
Keyifli bir denemeydi…
Sevgiyle kalın
Belgin ERYAVUZ
02/07/2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder